16 Haziran 2009 Salı

VE İLLAKİ AŞK OLSUN!


MALAZGİRT, MİRYAKEFALON VE YENİBOSNA


Merhaba değerli Şampiyon DTS Okuyucuları! Bu haftaki yazı, yine bize!, hasret ve hüsran tarafından olacak. Zira tarihi hep kazananlar yazacak diye bir kural yok değil mi?(Varsa da bu yazıda bir istisna yapıyoruz.) Geçen hafta ezilenlerin tarihinden bir tasviri Murat yapmıştı. Ne iyi ki bu hafta KaybeDENİZ.


Maç öncesi kağıt üzerinde favori taraf Yerli Süpermenlerdi! Bir önceki maçtan gereken dersleri çıkartmış. Sağlam bir defans kurgusu, ayağında top tutabilen bir orta saha ve bu iki alandan beslenecek bir forvet hattı ile muhasaraya hazırdı. Kuşatmadan başka bir şeyi düşünmüyordu. Yerli Süpermenler!Yedi Samuraylarsa köylerine yapılacak baskına bir önceki hikayedeki gibi takımdaşlık ruhuyla yanıt verme istemindeydi. Hezimetin tanıkları da oradaydı. Sevgili eşine bir darbe dahi gelmesini istemeyen bu yüzden maraza çıkartabilecek herkese, başta bendeniz, uyarılarda bulunan Şebnem Hanım! Oradaydım olgusunu deklanşörüyle pekleştiren Yıldız Hanım! Sevgili eşinin sahada iki haftadan beri günyüzü göremediğine şahit olan Gülşen Hanım!


Ve maç başlıyor! Başlamadan önce şunu belirtmekte fayda var! Sahaya eşit ilişkiler içerisinde giriyoruz. Sevgi ve muhabbetle! Muradımız muhabbetimizin artması değil mi? Sıfatlarımızı dışarıda bıraktık ve bu desturla içeri girdik.Ve cenk eyledik. Bir kişi eksik olmamıza rağmen oyun dengede gidiyordu. Misafir oyunculardan Burağın Metin Beyin fırsatını bulduğunda vuracağı gerçeğini kalesinde gol olarak deneyimlemesiyle öne de geçtik. Amma velakin papaz her zaman pilav yemez sözünü de maç boyunca doya doya yaşadık. Her pilav yeme çalışmamız İbrahim Çulhaoğlu’nu, içindeki Yaşin ruhunun ortaya çıkmasından, maçın adamı yapmaktan başka bir işe yaramadı. Ne diyelim geçmiş olsun.


Yedi Samuraylarsa bu pilavdan bol bol ve doya doya yediler. Özellikle Ongan Bahadır maçın kırılma anlarını böylesine attığı gollerle hep yedi samuraylar lehinde tuttu. Kendisi geçen haftaki üstün performansını bu haftada devam ettirdi. Alirıza Şahiner Yedi Samurayların yeniçerisiydi! Akınlara katılırken çocuklar gibi şendi bazense hırçın! Samurayların moral motivasyonu da o sağladı.


Murat Seyhan hayattaysa neyse sahada da o ! Sakin telaşsız ama eylem içinde! Kendini de yormuyor evet anahtar kelime bu galiba ne yaparsa yapsın yorulmuyor yada yorulduğunu gözleyemiyorsunuz. Ailecek böyleler.


Hüsamettin Akgün, Burak Seyhan, Murat Seyhan ve İbrahim Çulhaoğlu yedilerin münaşakaya girmeyen yarısıydı. Diğer yarıyla mütemadiyen münaşaka halindeydi yedi süpermenler!


Tartışılan pozisyonlar verilen ve verilmeyen penaltılarla tam bir bunalım kasırgasıydık zira sevgili okuyucular! Artan sıcaklarla beraber bu münaşakalar maçta hepimize hafakanlar getirdi. İbrahim Işık ve Serdar Çavdar’ın oyunlarına diyecek yok, haklarını verdiler çalıştılar elmaları da kızardı. Devamını dileriz. Ama kızaran sadece elmaları değildi. Kendi kızarma deneyimleriminden yola çıkarak, kendileride bizzat şahittir, cenk alanı öyle bir alanki sevgili dostlar görmeyebiliyorsunuz, duymayabiliyorsunuz, hele objektif hiç olamıyorsunuz. Bu yüzden maçlarda hakemler var. Hoş onlarda tatmin etmeyen kararlar verdiğinde hemen “satılmış” diye yaftalanır. Yüreğinizin götürdüğü yere gidin ama sahada içinizdeki hakemin yanılabileceğinide unutmayın.Tüm bunları en duymayanınız ve görmeyeyeniniz(!) olarak yazıyorum.


Yerli Süpermenlerde Adem enerjisini bu maçta dengeleyerek sahaya olumlu bir şekilde yansıttı. Kalede de oldukça iyiydi. Misafir oyuncu Kazım da enerji dolu ve olumlu bir oyun ortaya koydu. Defansta turuncu renkli Galatasaray formasıyla Fatih Kasapta koştu emek verdi güzel paslar attı. Özcan Dönmez hayatın bütün olduğunu “çözmenin” (kelimeyi Metin Mert’e tescilleyip markalaştırmayı düşünüyoruz) verdiği bakış açısıyla iyi bir senaryo ve kurgu oluşturdu. Senaryo ve kurguya sadık kalmamız için gereken uyarıları da sık sık yaptı. Özcan Bey çözemediğiniz mevhumlarda olabilir mi? Bizim tarafın münaşaka heyetinde siz ve Cengiz Bey vardı. Kendimi nasılda unuttum. Bir ara yeniçeri Ali Rıza Şahiner’le şakalaşmıştık. Cengiz Üstünel ve Özcan Dönmez evet ikisininde hala çözemediği meseleler olabilir. Ama insan kendini insanda tanırsa halı sahaların lacivert delikanlılarından öğreneceğimiz daha çok şey olduğuna inanıyorum.Kendimden bir örnek vereyim ; Oğuz Atay o anda orada olduğunun farkına varmak için günlüğüne şunları yazdığı söylenir: Oğuz şu anda kaldırımda yürüyorsun, Oğuz şu anda kaldırımda yürüyorsun!...Bende aynı dertten muzdaribim.Özcan Dönmez bu hali “Deniz sen sol beksin! Deniz sen sol beksin!... “ diye veciz bir şekilde ifade etti.Cengiz Üstünel şu çalım atma sevdasından vazgeçse ! Vazgeçer mi?Diyorum ya öğreneceğimiz bir şeyler hep vardı bundan sonrada olacak ! Hayat bu işte futbol gibi!


Neden Malazgirt dedim. Malumunuz Selçuklu Ordusu karşısında dağılan Bizans ordusu pahiyatı bırakıp kaçmıştı.Sonrasında Romen Diyojen esir düşmüş.İstanbul’a döndüğünde gözleri oyulmuştu. Miryakefalon savaşında bundan ders alan Bizans ordusu Miryakefalon boğazında zor durumda olmasına rağmen imparator I.Manueli savunmayı bırakmamışlar ve payihatı korumuşlardı. Esinlendiği ismini Yeşilçam filmlerindeki “Kahpe Bizansa” karşı olağanüstü kahramanlıklarından alan biz yedi süpermenler anlaşılan maça tarih çalışmadan çıktık.Ve sonunda ne oldu. Güzel bir tekerrür!


Futbol bu arkadaşlar içinde herşey var gündelik tarihimiz,dünya tarihi,memleket meseleleri, hasletlerimiz, hasretlerimiz, yanlışlarımız, aldanışlarımız, sevinçlerimiz, üzüntülerimiz.


Bir maçıda böyle bitirdik. Ne diyelim “Kol kırılır yen içinde kalır/Kalp kırılır ten içinde kalır! “Muhabbetiniz bol olsun .Ve illaki aşk olsun!


Deniz Çalışkan

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Evet,Deniz kendimi ve arkadaşları bir an Şirinlerdeki kahramanlara benzettim. Bildiğiniz gibi; Şirin Baba, Şirinlerin lideridir ve kırmızı kıyafetleri ile beyaz sakalı sayesinde diğer şirinlerden kolaylıkla ayırt edilebilir. Şirine, Şirin Köyü'ndeki üç kızdan biri ve en eskisidir. Şirine, yüksek topuklu ayakkabılar ile etekli elbise giyer ve saçları sarı, kirpikleri uzundur.
Güçlü Şirin, adından da anlaşılacağı gibi en güçlü şirindir. Kolunda kalp şeklinde bir dövme bulunur. Ağırlık kaldırıp, spor yapan bir şirindir.
Gözlüklü Şirin, genelde yanlış şeyler yapmasına rağmen, kendini Şirin Köyü'nün en zeki Şirini olarak görür. Şirin Baba'dan sonra köyü yönetebilecek ikinci Şirin olduğunu düşündüğü de olur.
Obur, adı üzerinde, Şirin Köyü'nün en obur şirinidir. Kek, pasta ve diğer Şirin yemeklerini yemekten çok hoşlanır.
Süslü, dış görünüşe çok önem veren, şapkasında pembe bir çiçekle dolaşan bir Şirindir. Günümüz terimlerinden metroseksüelliğin bir temsilcisi olarak görülür.
Büyücü Gargamel, Şirinlerin baş düşmanıdır. Şeytani bir büyücü olmakla birlikte büyü yetenekleri çok kısıtlıdır, daha çok bir simyacıdır.
Azman,Gargamel'in kedisidir. Gargamel ona asla sevgi göstermese de, Azman daima sahibinin yanındadır. Ne kadarda benziyoruz çizgi film kahramanlarına bilmem dikkat ettiniz mi?

Bu arada dünkü maçtaki en önemli raslantı, belkide mukadderat takımların oyuncu sayıları ile maç sonucunun aynı olmasıydı.

Deniz başlangıç için fevkaladenin fevkinde bir deneme. Devamını hayatın başka çözümlemeleri üzerinede bekliyoruz.

Özcan DÖNMEZ