18 Haziran 2009 Perşembe

KİM ÖLE KİM KALA

Evet nihayet sezon sonu ve tatil. Kazasız belasız bir dönemin sonunda bu günleri görebilmek güzel. Sezon boyu çekişmeler, takılmalar ve kızdırmalar yaşanmasa bu kadar anlamlı olacağı biraz şüpheli olabilir. Ben kendi adıma ekipte yer arkadaşlara teşekkür ediyor ve onları bilmeden kırdıysam özür diliyorum. Özellikle geçici görevle gelerek bizimle futbol oynayan arkadaşlara bizim oyunumuza kattıkları renk için ayrıca teşekkürler. Bununla beraber, şimdi aramızda olmayan arkadaşlar sizlerde sağolun. Belkide en önemlisi bu organizasyonun gerçekleşmesini sağlayan Cengiz kardeşimin kocaman bir alkışı hak ettiğini düşünüyorum. Ayrıca, eşini gözetim altında tutan Şebnem ve futbolu arkadaşları için izleyen ve onlara destek veren Yıldız'a da teşekkürler.

Bunlarla beraber, sezon için genel bir değerlendirmeyide yapmadan geçemeyeceğim. Sezonun en iyilerini kendimce belirledim ve sizlerle paylaşmak istiyorum.

En iyi çıkış yapanı : Serdar
En çok kazananı : Akyürek
En hırçını : Cengiz, Özcan
En ruhluları : Özcan, Murat
En irileri : Akyürek, Alirıza
En kısası : Fatih
En çok uzaktan şut atan : Metin,Ongan
Hayal kırıklığı : Metin, Ongan
En güzel gol : Özcan, Metin
En Kasabı:İbrahim Üstad, Deniz
En narini : Şehzat, İbrahim Işık
En Dağınık : Adem, Deniz
En yaşlı : Özcan
En genç : Adem

Her nekadar sürçi lisan ettikse af ola.

Sevgisiz ve futbolsuz kalmayın.

Özcan Dönmez

17 Haziran 2009 Çarşamba

HANİ DİYORUM DA

Hani diyorum da


Hani diyorum da, insanın gerçekten mükemmel bir dostu olsa...

"Onu", şöyle, içine sindire-sindire, kocaman bir sarılsa...

Yüreklilikle söylediğiniz..."Canım benim!.. dediğiniz...

Telefonda bile saatlerce konuştuğunuz, sıcacık biri...

Özlediğinizde, hayal kurduğunuzda yanınızda o var mı?

Sizi hiç yalnız bırakmayan biri...

Cesur, sempatik, azimli, kararlı, arayan, soran, "Seni özlüyorum” diyen biri.

Böyle bir canlı ile her şeyi konuşabilir, paylaşabilirsiniz.

Yanıltmaz! Anlayışla karşılar her şeyi...

Hataları, günahları-sevapları her bir şeyi konuşabilirsiniz onunla...

Bir arayış içinde olmanıza gerek yoktur.

O kendiliğinden çıka gelir zaten. Bir gün bir bakarsınız, karşınızda...

Bir de bakmışsınız sımsıcak sohbetler, derin konular, sırlar, paylaşımlar...

Kimseye söyleyemediğinizi, en yakınınıza anlatamadığınızı, geçmişteki

izleri, geleceğe dairlerinizi, sadece ona anlatır olursunuz.

Kadın, erkek fark etmez. Bir dost bulun! Ama gerçek olsun.

Aradığınızda işinizi değil, sizi soran...

Kötü gününüzde ev sahibi, iyi gününüzde kiracınız olsun.

Anlatsın,konuşsun, açık-seçik, korkmadan yaşasın. Güvensin! Cinsiyeti olmasın!

Bir kartal kadar haşin, bir maymun kadar şaklaban, bir ceylan kadar narin olsun.

Doğruları söylesin. Gözleriyle ve kalpten konuşsun.

Yaşasın! Doya doya yaşasın, doya doya yaşatsın.

Beyninden değil, yüreğinden versin. "Olsun varsın! Paylaşırım." desin.

Bir dostunuz olsun.

Sizi ve benliğinizdekileri paylaşsın...

Dost olsun! Ama...

Gerçek bir dost…

16 Haziran 2009 Salı

VE İLLAKİ AŞK OLSUN!


MALAZGİRT, MİRYAKEFALON VE YENİBOSNA


Merhaba değerli Şampiyon DTS Okuyucuları! Bu haftaki yazı, yine bize!, hasret ve hüsran tarafından olacak. Zira tarihi hep kazananlar yazacak diye bir kural yok değil mi?(Varsa da bu yazıda bir istisna yapıyoruz.) Geçen hafta ezilenlerin tarihinden bir tasviri Murat yapmıştı. Ne iyi ki bu hafta KaybeDENİZ.


Maç öncesi kağıt üzerinde favori taraf Yerli Süpermenlerdi! Bir önceki maçtan gereken dersleri çıkartmış. Sağlam bir defans kurgusu, ayağında top tutabilen bir orta saha ve bu iki alandan beslenecek bir forvet hattı ile muhasaraya hazırdı. Kuşatmadan başka bir şeyi düşünmüyordu. Yerli Süpermenler!Yedi Samuraylarsa köylerine yapılacak baskına bir önceki hikayedeki gibi takımdaşlık ruhuyla yanıt verme istemindeydi. Hezimetin tanıkları da oradaydı. Sevgili eşine bir darbe dahi gelmesini istemeyen bu yüzden maraza çıkartabilecek herkese, başta bendeniz, uyarılarda bulunan Şebnem Hanım! Oradaydım olgusunu deklanşörüyle pekleştiren Yıldız Hanım! Sevgili eşinin sahada iki haftadan beri günyüzü göremediğine şahit olan Gülşen Hanım!


Ve maç başlıyor! Başlamadan önce şunu belirtmekte fayda var! Sahaya eşit ilişkiler içerisinde giriyoruz. Sevgi ve muhabbetle! Muradımız muhabbetimizin artması değil mi? Sıfatlarımızı dışarıda bıraktık ve bu desturla içeri girdik.Ve cenk eyledik. Bir kişi eksik olmamıza rağmen oyun dengede gidiyordu. Misafir oyunculardan Burağın Metin Beyin fırsatını bulduğunda vuracağı gerçeğini kalesinde gol olarak deneyimlemesiyle öne de geçtik. Amma velakin papaz her zaman pilav yemez sözünü de maç boyunca doya doya yaşadık. Her pilav yeme çalışmamız İbrahim Çulhaoğlu’nu, içindeki Yaşin ruhunun ortaya çıkmasından, maçın adamı yapmaktan başka bir işe yaramadı. Ne diyelim geçmiş olsun.


Yedi Samuraylarsa bu pilavdan bol bol ve doya doya yediler. Özellikle Ongan Bahadır maçın kırılma anlarını böylesine attığı gollerle hep yedi samuraylar lehinde tuttu. Kendisi geçen haftaki üstün performansını bu haftada devam ettirdi. Alirıza Şahiner Yedi Samurayların yeniçerisiydi! Akınlara katılırken çocuklar gibi şendi bazense hırçın! Samurayların moral motivasyonu da o sağladı.


Murat Seyhan hayattaysa neyse sahada da o ! Sakin telaşsız ama eylem içinde! Kendini de yormuyor evet anahtar kelime bu galiba ne yaparsa yapsın yorulmuyor yada yorulduğunu gözleyemiyorsunuz. Ailecek böyleler.


Hüsamettin Akgün, Burak Seyhan, Murat Seyhan ve İbrahim Çulhaoğlu yedilerin münaşakaya girmeyen yarısıydı. Diğer yarıyla mütemadiyen münaşaka halindeydi yedi süpermenler!


Tartışılan pozisyonlar verilen ve verilmeyen penaltılarla tam bir bunalım kasırgasıydık zira sevgili okuyucular! Artan sıcaklarla beraber bu münaşakalar maçta hepimize hafakanlar getirdi. İbrahim Işık ve Serdar Çavdar’ın oyunlarına diyecek yok, haklarını verdiler çalıştılar elmaları da kızardı. Devamını dileriz. Ama kızaran sadece elmaları değildi. Kendi kızarma deneyimleriminden yola çıkarak, kendileride bizzat şahittir, cenk alanı öyle bir alanki sevgili dostlar görmeyebiliyorsunuz, duymayabiliyorsunuz, hele objektif hiç olamıyorsunuz. Bu yüzden maçlarda hakemler var. Hoş onlarda tatmin etmeyen kararlar verdiğinde hemen “satılmış” diye yaftalanır. Yüreğinizin götürdüğü yere gidin ama sahada içinizdeki hakemin yanılabileceğinide unutmayın.Tüm bunları en duymayanınız ve görmeyeyeniniz(!) olarak yazıyorum.


Yerli Süpermenlerde Adem enerjisini bu maçta dengeleyerek sahaya olumlu bir şekilde yansıttı. Kalede de oldukça iyiydi. Misafir oyuncu Kazım da enerji dolu ve olumlu bir oyun ortaya koydu. Defansta turuncu renkli Galatasaray formasıyla Fatih Kasapta koştu emek verdi güzel paslar attı. Özcan Dönmez hayatın bütün olduğunu “çözmenin” (kelimeyi Metin Mert’e tescilleyip markalaştırmayı düşünüyoruz) verdiği bakış açısıyla iyi bir senaryo ve kurgu oluşturdu. Senaryo ve kurguya sadık kalmamız için gereken uyarıları da sık sık yaptı. Özcan Bey çözemediğiniz mevhumlarda olabilir mi? Bizim tarafın münaşaka heyetinde siz ve Cengiz Bey vardı. Kendimi nasılda unuttum. Bir ara yeniçeri Ali Rıza Şahiner’le şakalaşmıştık. Cengiz Üstünel ve Özcan Dönmez evet ikisininde hala çözemediği meseleler olabilir. Ama insan kendini insanda tanırsa halı sahaların lacivert delikanlılarından öğreneceğimiz daha çok şey olduğuna inanıyorum.Kendimden bir örnek vereyim ; Oğuz Atay o anda orada olduğunun farkına varmak için günlüğüne şunları yazdığı söylenir: Oğuz şu anda kaldırımda yürüyorsun, Oğuz şu anda kaldırımda yürüyorsun!...Bende aynı dertten muzdaribim.Özcan Dönmez bu hali “Deniz sen sol beksin! Deniz sen sol beksin!... “ diye veciz bir şekilde ifade etti.Cengiz Üstünel şu çalım atma sevdasından vazgeçse ! Vazgeçer mi?Diyorum ya öğreneceğimiz bir şeyler hep vardı bundan sonrada olacak ! Hayat bu işte futbol gibi!


Neden Malazgirt dedim. Malumunuz Selçuklu Ordusu karşısında dağılan Bizans ordusu pahiyatı bırakıp kaçmıştı.Sonrasında Romen Diyojen esir düşmüş.İstanbul’a döndüğünde gözleri oyulmuştu. Miryakefalon savaşında bundan ders alan Bizans ordusu Miryakefalon boğazında zor durumda olmasına rağmen imparator I.Manueli savunmayı bırakmamışlar ve payihatı korumuşlardı. Esinlendiği ismini Yeşilçam filmlerindeki “Kahpe Bizansa” karşı olağanüstü kahramanlıklarından alan biz yedi süpermenler anlaşılan maça tarih çalışmadan çıktık.Ve sonunda ne oldu. Güzel bir tekerrür!


Futbol bu arkadaşlar içinde herşey var gündelik tarihimiz,dünya tarihi,memleket meseleleri, hasletlerimiz, hasretlerimiz, yanlışlarımız, aldanışlarımız, sevinçlerimiz, üzüntülerimiz.


Bir maçıda böyle bitirdik. Ne diyelim “Kol kırılır yen içinde kalır/Kalp kırılır ten içinde kalır! “Muhabbetiniz bol olsun .Ve illaki aşk olsun!


Deniz Çalışkan

15 Haziran 2009 Pazartesi

GÜNAH KEÇİSİ ?

Merhaba Şampiyon DTS okuyucuları. Futbol denen oyunun neden milyarlarca insanı peşinden sürüklediğinin en güzel kanıtlarından birisi bu akşamüstü yaşandı. Maç öncesi pek çok otorite tarafından mutlak favori gösterilen bir takımın nasıl darmadağın olduğunu gördük.(Gerçi bazı ileri görüşlü yazarlar bu durumu önceden tespit etmişti ya. Neyse…) Skoru yazıp arkadaşların ‘Bu ne kardeşim hiç mi futbol topu görmediniz?’ veya ‘Kalecisiz mi oynadınız?’ gibi sorularla karşılaşıp rencide olmalarını istemiyorum. (Ama yine de siz merak ediyorsanız skor hesabı tutan Şebnem Ilıcalı Akgün’den detaylı bilgi alabilirsiniz.) Zaten bildiğiniz gibi yenmek veya yenilmek hiç mühim değildir. Aslında şairin de dediği gibi ‘Galiptir Bu Yolda Mağlup.’

Bu maç DTS futbol tarihine ilklerin yaşandığı maç olarak geçti. Yazıyı okuyanlar maçı kaçırdıklarına çok ama çok üzülebilirler. Oyun o kadar dolu geçti ki ne kadar yazsak da mutlaka eksikler olacak. Yedi Samuray takımı belki bir daha hiç beraber oynama fırsatı bulamayacak, ama onların gösterdiği mücadele, kazanma arzusu, yardımlaşma ve yakaladıkları uyum her zaman hatırlanacaktır.

Yedi Samuray:

Ongan ***** Ali Rıza **** Murat **** Serdar **** Işık *** Hüsam *** Yaşar **

Yerli Süpermenler:

Metin * Akyürek *** Adem * Cengiz * Deniz ** Özgür *** Şehzat *

Akyürek’in kaybettiği ilk maç

Ali Rıza’nın kazandığı ilk maç

Yaşar’ın gol attığı ilk maç

Favorinin kaybettiği ilk maç

En farklı biten maç

En az tartışmanın yaşandığı maç (acaba neden?)

En çok gol atılan maç

En az faul yapılan maç

Ongan: Nihayet gerçek oyununu gördük. Maç öncesi takıma olan güvensizliğin beni biraz olsun ümitsizliğe sevk etmişti ama sahada süperdin. Seni en son Antep’te böyle görmüştük. Sahada basmadık yer bırakmayarak birbirinden güzel goller asistler yaptın ve maçın yıldızı olmayı fazlasıyla hak ettin.

Ali Rıza: Sana KADEMSİZ diyenlere en güzel cevabı sahada verdin. Kondisyonun iyi olduğunda neler yaptığını herkes gördü. Kanatta lokomotif gibi ileri geri çalıştın. Kalede de çok başarılıydın.

Murat: Sakatlığından tamamen kurtulmuş olmasının verdiği moralle oynadı. Takım oyununa yatkın oyuncularla oynamasının etkisiyle kendini aştı. Hele attığı bir gol var ki o golü bir O bir de Semih Şentürk atabilirdi.

Serdar: Haftalar geçtikçe daha iyi oluyorsun ve kendine güvenin artıyor. Defansta maestro gibi takımı yönettin ve pas organizasyonunu sağladın. Bu gidişle ekürileri yeniden düzenlemek zorunda kalacağız.

Işık: Devamlılığın ve oyun disiplinin iyi bir de şu basit hataları yapmasan... Sana olan inancım tam. Takımıma gözü kapalı yazarım. Bir de daha az konuşup daha çok çalışmalısın.

Hüsamettin : Transferin için çok çalıştım sen de yüzümü kara çıkarmadın. İşte gerçek bir solak. Topu bildiğin her halinden belli. İlk maçını oynamana rağmen sanki haftalardır beraber oynuyor gibiydik. Kondüsyon eksiğini giderdiğinde çok daha iyi olacaksın. Kalede biraz daha dikkat!!!Aramıza hoş geldin.

Yaşar: Ah Yaşar ah. Bu maçta ilk golünü atmış olman eleştiri oklarından kurtulmanı sağlamayacak. Sağ kanadımızı felç ettin. Oyunun bir de defansif yönü olduğunu unuttun galiba. Fiziğin çok iyi ama kalede her zamanki gibiydin. Yedi samurayın sahadaki en kötüsüydün. Bakalım ne zaman kabuğunu kırıp oyuna gerçekten gireceksin?

Yerli Süpermenler’e gelince… Özgür bildiğimiz performansını göstermeseydi sonucu düşünmek bile istemiyorum. Maçın koptuğu anlardan birinde yaşadığı sakatlık bizi üzdü. Geçmiş olsun.

Cengiz’in gözü-kulağı-aklı tribündeydi. Maça bir türlü konsantre olamadı. Bir de her zamanki gibi erken pes edince sahada varlığı yokluğu belli olmadı.

Metin maç boyunca ‘Barcelona gibisiniz’ diyerek motivasyonumuzu arttırdı. Teşekkür ederiz. Bir-iki uzaktan şutunun ve dar açıdan çatala vurduğu topun haricinde O da sahanın en kötülerindendi.

Deniz cephesinde değişen bir şey yok. Bildiğimiz gibi koşuyor,koşuyor, tekme sallıyor vb..

Hüsamettin takası ile Yerli Süpermenlerde oynayan Adem’e yazık oldu. Çok çalışmasına ve koşmasına rağmen uyumsuz takım içinde faydalı olamadı. Samuray ruhlu Adem’in enerjisini üretkenliğe çeviremeyenler utansın.

Ve bir efsanenin bittiği an. Her başlangıcın bir bitişi vardır. Kürşat Akyürek fazla havaya girmiştin. Balonun söndü. Sonuna kadar mücadeleyi bırakmadığı, kendi açısından üst düzey performans gösterdiği ve ikili mücadelelerdeki başarısından dolayı kendisini kutluyorum.

Eski zamanlarda ‘günah keçisi’ diye bir adet varmış. 2 keçi getirirmiş adak yerine köylüler. Her yıl birisine bütün günahlarını yüklerlermiş. Tüm günahları sahiplenirmiş keçicik. Öteki keçi, pırıl pırıl,saf ve temiz. Saf ve temiz olan tanrıya adanır, kurban edilirmiş. Köyün tüm günahlarını yüklendiği için artık değil tanrıya adanmak, fakir fukaraya bile yedirilmeyecek kadar kirlenen ‘Günah Keçisi’ de, çöle salınırmış, alsın günahları, gözden kaybetsin diye. Bu hikayeyi neden mi yazdım? İşte cevabı.

Maçın ilk 10 dakikasının başa baş geçmesini sağlayan bir oyuncudan bahsedeceğim. Bu oyuncu 10 dakikaya 3 gol sığdırdı. Orta sahadan attığı gol harikaydı. Şans golü diyenler futboldan anlamayanlardır. Ama takımın kilit oyuncularının gösterdiği çok kötü performans haliyle onu da etkiledi. Bu mağlubiyetin senin üzerine kalmasına izin verilemez Şehzat. Doğru dürüst bir pas alamadın. Gelen paslar ya 10cm sağa ya da solaydı. Yukarıdan gelen topları da mecburen elle tuttun. Aslında kaleye geçmek istiyordun ama ona da izin vermediler. Senin günah keçisi olarak çöle salınmana gönlümüz razı olmaz.

Unutmayalım! Maç sahada kazanılır.

Murat SEYHAN

14 Haziran 2009 Pazar

EN YERLİ KAHRAMANLAR

Blogumuzun tamandua ruhlu yazarı Özcan Dönmez, Kaan’ın(büyük oğlu) kep giyme törenine katılacağından bu haftaki maçta aramızda olamayacaktır. Onun sahadaki boşluğunu doldurmamız imkansız ancak elimizden geldiğince blogun yorumsuz kalmamasına çalışacağız.


Maç öncesi yazımıza kadroları vererek başlayalım. Sahada Özcan Dönmez olmadığından bu hafta tamandua takımı olmayacak. Dolayısıyla bu haftalık takımlara yeni isimler verilecek.


Yedi Samuray : Murat-AliRıza-Ongan-Serdar-İbrahim-Hüsamettin-Yaşar


Yerli Süpermenler:Cengiz-Metin-Akyürek-Adem-Deniz-Şehzat-Özgür


Takımların niçin bu şekilde adlandırıldığını anlatmaya gerek yok.:) Anlamayanlar Kurosawa’nın 3.5 saatlik başyapıtını ve Cüneyt Arkın’ın oynadığı Süpermenler filmini izlesin.


Kadrolar şekillendiğinde ilk yapılan yorumlar Süpermenlerin maçı rahatlıkla kazanacağı yönünde. Cengiz Üstünel çok memnun ve kazanacağından emin. Metin, Deniz ile aynı takımda olmaktan dolayı rahatlamış durumda. Akyürek, Ali Rıza ve kaleci faktörlerini düşününce her şey Süpermenler için yolunda gidecekmiş gibi görünüyor. Ancak takım oyununa yatkın oyunculardan kurulu Yedi Samuray bence bir sürprize imza atacak (Tabi inançlı olabilirler ve yeni oyuncularını adapte edip takım olmayı başarabilirlerse) ve herkese maçların sahada mücadele ederek kazanıldığını gösterecek.


Maçımız her zamanki saati (18.00) ve yerinde (Sena Halı Saha) yapılacaktır. Seyirci avantajı yeni transferden sonra Yedi Samuray takımında. Hüsamettin’e gelince… Cengiz Üstünel’in çabalarına rağmen Adem takası ile bonservisini alıp onu takımımıza dahil etmeyi başardım. Eğer tahminlerim doğruysa çok önemli bir transfer ve maçın kaderini değiştirebilir.


Murat SEYHAN

13 Haziran 2009 Cumartesi

AVA GİDEN AVLANIR

Selam dış ticaretin futbol sever dostları. Sezon finaline yaklaşıyoruz yavaş yavaş. Sanırım bu süreçte en sevindiğimiz olay kayda değer bir sakatlığın yaşanmaması. Antreman eksikliğinden kaynaklanan ufak tefek sakatlıklar olsa da, bunlar arkadaşların üstün gayretleri ve sağlık ekibinin! uyguladıkları yöntemler sayesinde sorun olmadan aşılmış oldu.


Bir diğer tespitte, Tamandua ruhunun bu ruhu hissetmeyen diğer arkadaşlara da bu ruhun sirayet etmeye başlaması. Bu durum tabiki sevindirici bir gelişme olarak görülmekte.


Yazının başlığından da anlaşılacağı üzere, Karıncalar esama listelerinin belirlenmesi aşamasında, KKD eğitimine katılan eski tüfek arkadaşlarını da bahane ederek ve bir şark kurnazlığı içinde Güney ekibini de bu kumpasa dahil ederek takım tertiplerini belirlediler. Tamandualar her zamanki gibi bu aşamada susma haklarını kullandılar. Gerçi çoğunlukla sükut ederler ama sahada konuşurlardı. Ve yine öyle yaptılar. Esame listesi yapmanın kazanmak anlamına gelmediğini ne zaman anlayacaklar benim açımdan merak konusu olmaya başladı. Unutmayın dostlar. “Ava Giden Avlanır.”


Eski tüfekler dedik ya, bunlar bir zamanlar bizim liglerimizde oynayan Yugoslav futbolculara benziyorlardı. Bazıları göbekli, bazıları da çalım sevdalısı. Hatırlarsınız Sarıyer birinci ligde oynarken Çelebiç vardı. Erdal ona benziyordu. Gerçi iyi niyetli, mücadeleci ve birazda sertti. Onda biraz olsun Tamandua ruhu vardı. Gültekin, Prekazi edasıyla çıktı sahaya. Biraz çalım biraz şut ama nereye kadar. Karşıda oynayan takımın hangi ruhla sahaya çıktığının farkında değildi. Her iki transferde aynı kaderi yaşadı tıpkı Selahattin gibi, oda Avrupa’dan transfer diye lanse edilmişti bizlere.


Ve Kehanet yine gerçekleşti. Gerçekten soyadı gibi yüreği ve düşünceleri de tertemiz. Teşekkürler Kürşad Akyürek. Tamandualar çok rahat kazandı. Bir ara fark çok açıldı ve sayma işlemi bırakıldı. Tam bu arada Karıncalar bu işin böyle olmayacağını kendi aralarında konuşurlarken, yufka yürekli bazı Tamandular oyun disiplininden koptular ve oyunda azda olsa bir rekabet ortamı tekrar oluşmuştu. Nafile bir çabaydı, ama iyi niyetli ve takdire şayandı. Tabiki sonucu etkilemeyecekti. Tamandular istedikleri dakikalarda gol bulmakta zorluk çekmiyorlardı.


Akşamın bir diğer şansızıda İbrahim Işık’tı. K.Cebeci sakatlanmasa oda galibiyeti tatmış olacaktı. İbrahim tekrar uyarıyorum seni. Önce sağlık. Olur olmaz toplara ve yerlere ayağını uzatıyorsun. Çekirge bir sıçrar iki sıçrar üçüncüde …, inşallah uyarıları dikkate alırsın.


Akşamın şansızı Kürşad Cebeci’ydi. Biz ondan çok şeyler bekliyorduk. Futbolun temel felsefesini biliyordu, yalnızca kondisyon eksiği vardı. Birde sakatlanmasaydı onun gecesi olabilirdi.


Geçen maçlarda eleştirilere hedef olan ve sürünen arkadaşlarımız Şehzat ve Murat bu akşam son derece iyiydiler. Şehzat hem attığı gollerle hemde ortaya koyduğu mücadeleyle ön plana çıkmasını bildi. Murat’ta her zaman Tamandua ruhu mevcut. Kaybetmeyi hazmedemiyor ve isyankar. Murat’ı her zaman Tamandua takımında görmek istiyoruz. Bu iki arkadaşı tebrik ediyor ve çalışmaya devam diyorum.


Akşamın kötüsü Adem, kendine çeki düzen ver. Toplara böyle dürtmeye devam edersen seni Bilardo salonlarına yönlendireceğim. Halbuki seninle ilgili görüşlerimde tereddütler oluşmak üzere. Kendine dikkat.


Serdar, orta alanda oynadığında daha fonksiyonel ve daha verimliydi. Ama biraz daha çabuk olman ve tercihlerinde daha dikkatli olman gerekir. Fiziğin kilo almaya müsait olup, çeviklik üzerine biraz çalışman iyi olabilir.


İbrahim Üstad, düşüş devam ediyor. Geçen hafta kaleciliğinden dolayı durumu kurtarmıştın ama bu hafta nereden not vereyim diye çok düşündüm. Ve bir şey bulamadım. Neyse ki izin sonrası senin eski durumuna döneceğine dair bir his var içimde.


Ongan ve Cengiz her zamanki oyunlarını oynadılar. Yalnız Ongan bu hafta biraz daha bal yapmaya başladı. Hırsına kurban olmadığında daha da iyi olacağını düşünüyorum. Cengiz kazanmak için takım kurmasına rağmen yenilginin önüne geçemedi. Maç sonrası İMMİD’den Cüneyt’ dediğim gibi, “Size Cengiz’i gönderiyorum ama bir türlü gelişmiyor. Artık göndermeyeceğim, bir top ve bir sandalye verip öyle çalışmasını sağlayacağım.” Cengiz kardeşim kolektif oyun anlayışında hala bir ilerleme olmadı. Ben hep söylüyorum sana “Su Akarken Testini Doldur.”


Ben dün akşam beklide en sıradan futbolumu oynadım. Maç üzerine fazla tesir şansım olmadı. Beklide gerek kalmadı. Takım arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.


Son söz Alirıza için olsun istedim. Alirıza senin “KADEMSİZ” olduğuna artık kesinlikle inanıyorum. Ama bu duruma da üzülmüyor değilim. Senin bu durumun için arkadaşlarla beraber bir sinerji yaratarak bir çıkış yolu bulmanın çalışmalarını başlatmış durumdayım. “Komşusu yenilirken hep yenen bizden değildir.” Buda benim darbı meselim. Nasılda bağladım ama …


Hepiniz ayrı ayrı birer yıldızsınız. Bilesinizki bazı yıldızlar dünyaya o kadar uzakki ışıklarını hala bekliyoruz.


Sevgisiz ve futbolsuz kalmayın.

Özcan DÖNMEZ

11 Haziran 2009 Perşembe

SOKAK KÜLTÜRÜ

Bu gün sizlerle benim için önemli olan ve çocukluğuma dair bazı hatıralarımı paylaşmak istiyorum. Bu hatıralar mahalle ve sokak kültürünün varolduğu yıllara ait. Benim doğup büyüdüğüm mahalle kerpiç gecekondulardan oluşan, bahçelerinde meyve ve sebze yetiştirilen, kümeslerinde tavukları bulunan ve Ankara’nın ortasındaydı. Mahalle denilince konu komşunun misafirlerine kadar bilindiği, çocuğuna, gencine ve ihtiyarına sahip çıkıldığı doğal bir ortam akla gelirdi. Her mahallenin olduğu gibi bizim mahallenin de kendine has yazılı olmayan kuralları vardı. Bunlar sokakta öğrenilir ve tatbik edilirdi. İletişim aracı olarak “Radyo” ve “Gazete” vardı. Kısa dalgadan “Polis Radyosu” ve “Meteorolojinin Sesi Radyosunu” dinlerdik. Benim izlediğim ilk Televizyon yayını 1972 Münih Olimpiyatlarıydı. Ama ondan önce hem ilk okulda hem de sinemada film seyretme şansını yakalamıştık. Eğlencemiz, yaz aylarında “Tornet”(rulman) sürmek ve futbol oynamak, kış aylarında ise kızak kaymaktı. O zamanlar iyi kar yağardı. Güzel günlerdi.


Dediğim gibi mahallenin yazılı olmayan kuralları arasında en önemlileri “sevgi”, “saygı” “hoşgörü”, “büyük” ve “küçük” olma durumlarıydı.


Yaz akşamları yemek yenince çıkılarak mahalle gençlerinin sohbet ettiği bir iğde ağacının altında dört veya beş tane taş üzerine oturulabilecek bir yerdi. Biz küçükler yemeğimizi çabuk yer ve buraya gelirdik. Bir süre sonra taşların üzerinde oturacak yer kalmaz ve ilk gelen büyüğümüze aramızdaki en küçük yer verirdi. Bize bunları kimse öğretmedi, bizde kimselere öğretmedik. Buraya sohbete gelenler bu kuralları yaşayarak öğrendiler. Sanırım hiçte unutmadılar.


Mahalle arasında futbol oynayabilmek için ağabeylerimizin maçlarında kale arkalarına giden topları getirmek gerekirdi. Sonra biraz daha yaşımız ilerleyince kaleye geçmeye başladık. Şansımız varsa bazen de defansta yer aldık. Ama buralarda kendimizi gösteremeseydik, yani ağabeylerine kendini beğendiremeseydik vay halimize. O zamanlar şimdiki gibi hazır forma satın almak nerede, hem imkan yok fukaralık diz boyu hem de şimdiki gibi forma bulmak kolay değil. Ama formalarımızı kendimiz yapardık. Beyaz yarım kollu fanilarımızı boyar ve arkalarına numara diktirirdik. Numaralarda genellikle eğri dikilirdi, üzülürdük ama ne çare. Çok dayak yedim ağabeylerimden top oynadığım için, ama hiç pes etmedim. Amatör olarak oynadım futbolu. Sonra halı sahalarda devam ettim. Ayağım kırıldı, ameliyat oldum. Sordular topa devamı? İkinci gün, evet dedim devam edeceğim. Yaşım kırk sekiz hala futbol oynuyorum. Sanırım futbol bizi bırakana kadar da devam edeceğim gibi görünüyor. Futbolu seviyorsanız bunu sadece basit fiziksel aktivite diye düşünmeyin, aslınsa bu psikolojik bir terapi. Ve çokta ucuz.


İşte böyle yollardan geçtik. Yokluğu ve çaresizliği gördük. Evde ağabeylerimizin küçülen kıyafetlerini giydik. Otobüs parasını gazeteye verip evimize yürüyerek döndük. Ama hep sevgi, saygı, küçük, büyük ve hoşgörü ilişkisi vardı hayatımızda. Çok güzel günlerdi ve o günleri yaşadığıma hiç bir zaman pişman olmadım.


Diyeceksiniz ki nereden çıktı bu hatıra işi. Öyle içimden geldi ve sizlerle paylaşayım istedim. Konuyu da bir özdeyişle bağlayalım. “Lafın Tamamı Deliye Söylenir.”


Dün gece maça çıkmadan önce kimin “Tamandua” kimin “Karınca” olması gerektiği yönünde bazı yapay tartışmalar olsa da, maç sonrası bir daha bu konu tartışmaya açılmayacak şekilde kapanmış oldu. Ben arkadaşlara bu isimler üzerine takılıp kalmamaları gerektiği yönünde başından beri bazı şeyleri anlatmaya çalışıyorum. Sanırım eksiklik benden kaynaklanmakta. Arkadaşlar tekrar ediyorum. Adınızın “Tamandua” olması yetmiyor. Ruhunuzun “Tamandua” olması gerekiyor.


Tamandualar:


K. Akyürek ** Özcan *** Serdar **** Deniz *** Selahattin *** Metin *** Şehzat **


Karıncalar:


K. Cebeci ** İbrahim Üstad *** Murat ** Erdinç *** Ongan ** Adem** Cengiz **


Maçın teknik analizine gelince. Oyunun ilk dakikaları çekişmeli geçti, karşılıklı gollerle çekişme devam etti ve maçın kırılma noktaları geldiğinde Tamandualar ağırlıkları sahaya yansıtarak yorulmadan rahat ve farklı bir galibiyet aldılar.


Bu rekabette ilk defa yer alan K.Cebeci’den futbol adına olumlu sinyaller alındı, ancak kondisyonunda görülen eksiklik bariz olarak ortaya çıktı ve kendisine bu yönde bir çalışma programı edinmesini tavsiye edildi.


İbrahim Üstadın yıldızları kalede gösterdiği performansa göre verildi ve maçlar başladığından beri en fazla ilerleme kaydeden oyuncular arasında ilk sırada yer aldı.


Şehzat ve Murat’ın dün akşam yürüyecek halleri yoktu, adeta sahada sürünüyorlardı. Bir an evvel kendinizi toplayın, mazeretiniz olabilir, yoksa yeni bir takım oluşturup adınıda “Sürüngenler” koyacağım.


“Kehanet” konusuna bu yazıda değinmeyeceğim. O durumun adı “Fiili Durum” oldu. Ve fiili durum devam ediyor.


Adem, yavaş yavaş ısınmaya başladı. Böyle devam ederse onu Tamandua olarak görmek mümkün olacaktır. Ama daha paslı ve daha garanti oynarsan bu süreç daha hızlı gelişecek. Çalışmaya devam.


Ongan, Metin ve Selahattin’de bir yorgunluk göze çarpmakta. Sanırım bazıları yol yorgunu, bazıları mevsim yorgunu ama bazılarının da ne yorgunu olduğu anlayamadım. Arkadaşlar biraz kendinize dikkat edin.


Erdinç ve Serdar bu maçta oldukça iyi mücadele ettiler. Aralarındaki tek fark birinin “Tamandualar” takımında yer alması diğerinin ise “Karıncalar” takımında yer almasıydı. İşte buna kader de diyebilirsiniz.


Cengiz ve Deniz, sizede iki çift sözüm var. Ama oyunla alakalı değil. Biriniz saygılı olacaksınız, diğerinizde hoşgürülü olacaksınız.


Şu ana kadar kendimden oyunla ilgili olarak bahsetmedim. Yinede bahsetmeyeceğim. Ama yazdıklarımda “dostluk” ve “paylaşmak” üzerine bir şeyler söyledim bu güne kadar.


Unutmayın! Baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş.


Sevgisiz ve Futbolsuz kalmayın.



Özcan DÖNMEZ

10 Haziran 2009 Çarşamba

HAMAM PARASI OLSUN

Tamandualar ve Karıncalar arasındaki ezeli rekabet devam ediyor. Bu rekabet başladığında "Geleneksel Maçlarımızın Birincisi" diye yazdığımızda bazı arkadaşlarımızın yüzünde bir tebessüm oluşmuştu. Ama artık o tebessüm geride kaldı ve bizde geleneksel maçlara çıkan oyuncular arasında yerimizi almanın gururunu yaşamaktayız. Karıncaya sormuşlar; '' nereye gidiyorsun?'', '' dostuma'', demiş. ''Bu bacaklarla zor'' demişler. Karınca; '' olsun, varamasam da yolunda ölürüm'' demiş.. Yolunda ölünecek dostlara...

Gelelim maçın değerlendirmesine. Öncelikle takımların sahaya dizilişlerini ve yıldız durumlarına bir göz atalım.

Tamandualar:
Murat *** Akyürek **** Özcan *** İbrahim Işık *** Adem *** Cengiz*** Deniz*** Şehzat ***

Karıncalar:
Özgür ** İbrahim Üstad ** Selahattin** Serdar** Alirıza** Erdinç** Metin**

Maç İstatistikleri

Tamandualar Karıncalar
40 Pozisyon 60
92 İsabetli Pas 124
22 Toplam Şut 15
21 İsabetli Şut 8
1 Penaltı 2
28 km Toplam Koşma 20 km

Destek Verenler: Şebnem **** Yıldız****

Karıncalar, futbol kariyerlerini bildikleri oyuncuları kendi takımlarına (Ongan'ında gelmemesini bahane ederek) monte ederek başladılar. Sanırım akıllarında bu akşam rahat bir galibiyet alacağız düşüncesi hakimdi. Ama Tamandualar ellerindeki malzemeyle helva yapılabileceğini biliyorlardı. Maç öncesinde İbrahim Işık'ın kadroları gördüğünde yüzünde oluşan inançsızlığı erken tespit eden takım kurmayları, oyunculara futbolun temel mantığı olan "Al Gülüm Ver Gülüm" ilkesini bir daha anlattılar, takım arkadaşlarına paylaşma inancını aşıladılar ve kazanma stratejisi oluşturdular. Ey Karıncalar "Evdeki Hesap Çarşıya Uymaz" atasözünü hatırlayın ve bunu unutmayın.

Karıncalar takımının Avrupa'dan transferi! Selahattin ve hangi şampiyon takımdan geldiği anlaşılmayan Erdinç'in maçın başlarında ne yaptığını anlamak mümkün olmamış, bu iki oyuncu Tamandualar takımının ihtiyar liberosu Özcan'ı ufak tefek görünce "Karamürsel Sepetine" benzetmiş olacaklar ki ellerini kollarını sallaya sallaya hücum etmeye çalışmışlar, papucun pahalı olduğunu ancak ikinci yarıda anlamışlardı. Ama "Atı Alan Üsküdarı Geçmişti."

İbrahim Üstad, senin iyi oynaman için illaki siyah takımlı ve kimliği belirsiz menejerin seni izlemesimi gerekir?

Tamandualar takımında yer alan Deniz her zamanki oynadığı oyunu oynadı, ancak vurduğu her top gol oldu. Bu durumun toptan kaynaklandığını ileri süren ve Deniz'i çekemeyen rakiplerine ne demeli?

Gecenin en güzel hareketlerini sanırım Murat sergiledi, "Beşikten" yediği gol ve "Acı Burun" ile attığı gol geceye damgasını vurarak en güzel hareketler arasına girmiş oldu.

Bir parantezde Metin'e açmanın zamanı geldi sanırım. Maç içinde etkisiz kalan Metin, son vuruşlarda kalecileri ve savunma oyuncularının sağlıklarını düşünmeden dahi "Acımasızca" vuruşlar yaparak etkisizliğini onlardan çıkarmak ister gibiydi.

Kürşad'ın kehaneti her zaman olduğu gibi tutmaya devam etti. Artık bir kehanetten ziyade fiili durum haline geldi. Sanırım takımlar bundan sonraki maçları kazanmak için, Kürşadın kendi takımlarda yer almasını sağlamak için mücadele edecekler. Bence Kürşadın oynadığı takımın yenilmemesinin nedenini soyadında aramak gerekir. Soyadı gibi kendisi Akyürek, yani temiz kalpli arkadaş. Söz Akyürekten açılmışken Şehzat'la arasındaki farkın ne olduğunu merak etmişinizdir. Öncelikle Akyürek, Şehzat'ın ev sahibi. Ama asıl fark şurada, her ikiside sırayla Tamandualar takımının kalesini korudukları süre içinde yedikleri goller ve takıma verdikleri güvende yatmakta.

Bir diğer önemli hususta "Alirıza'nın Uğursuzluğu" kavramının kafamda yer etmeye başlaması. Bu düşüncemi arkadaşlarla paylaşmaya başladığımda "Evet Yaa","Onun Yer Aldığı Takımlar İflah Olmuyor" ve "Kademsiz" gibi yakıştırmaların yapılmaya başladığını gördüm. Alirıza kendine dikkat et kardeşim. Git "Kurşunmu Döktürüyorsun" yoksa "Dilek Ağacına Bezmi Bağlıyorsun" bir şeyler yap. Senin yüzünden ne ocaklar söndü bundan sonra bari sönmesin.

Sizlerle zaman zaman yerel futbol tabirlerini paylaşıyorum. Bunlardan bir taneside yazımın başlığını oluşturan "Hamam Parası Olsun" kavramını anlatacağım. Mahalle maçlarında iki takım oyuncuları arasında yaşanan tartışma sonucu laf kalabalığı ile söylediğini yaptırarak (özellikle gol pozisyonları için) netice elde edilmesidir. Tartışmadan bıkan taraf "Hamam Parası Olsun" diyerek karşı tarafın dediğini kabul etmesidir. Bu durum dün gece aynen bire bir yaşanmıştır. Şöyleki, yakın mesafeden suratına gelen topla yere yıkılan Cengiz'in bu durumunu gören Tamandualar takımı oyuncuları arkadaşlarına yardıma koşarken, Karıncalar takımının uyanık oyucusu! Erdinç'in girişimiyle gol atıldı. Bu gol skorda sayılmış oldu. Haliyle Tamandualar bu sakatlıkta yaşanan duyarsızlığa dayanamayarak itiraz ettiler ancak bir sonuç çıkmayınca bu gol size "Hamam Parası Olsun" diyerek hem tepkilerini dile getirdiler hemde kaderlerine razı oldular.

Dün gece bir daha görüldüki Takım olmak başka bir şey Yıldız Oyuncuların bir arada olması başka bir şey.Oyuncular sorumluluklarının bilincinde ve sahada paylaşma becerilerini en üst noktaya çıkardıkları sürece takım olma yolunda mesafe almış olacaklar. Bu konuyuda "Sevgi ve Bilgi Paylaştıkça Büyür" diye bağlayalım.

Son söz dün gece bizlere hem teknik hemde motivasyon anlamında destek olan taraftarlarımız Şebnem ve Yıldız'a teşekkür ediyor ve devamını diliyoruz.

Sevgisiz ve futbolsuz kalmayın.


Özcan Dönmez

7 Haziran 2009 Pazar

SU AKAR KUMU KALIR

Dostlarım galiba yenilmek bizde alışkanlık yapmaya başlamak üzere, sanırım kendimize çeki düzen vermezsek böyle devam edecek. Bu gün birazda genç arkadaşlarımızın hafızalarında bazı olayların daha net kalması amacıyla, eskilerin dediği gibi darbı mesellerden alıntılar yaparak, dün akşam ve futbol organizasyonun neye hizmet etmesi gerektiğini kendimce açıklamaya çalışacağım.


Öncelikle Tamandualar takımı oyuncularının biraz özeleştiri yaparak, takım olma ve paylaşma konusunda eksiklerini gidermesi gerekir. Nedir bu eksikler diye soracak olursak? Birincisi oyun alanını paylaşma konusunda sıkıntıların olduğu, Şehzat ve Alirıza’nın ters kanatlarda birbirlerinden kopuk oynadıkları, bu arkadaşların istemeden boşalttıkları alanı “ofansif orta saha” oyuncusu Ongan’ın yeteri kadar ve etkin olarak değerlendirmediği, ayrıca inisiyatif kullanması gereken bir oyuncu olmasının temel gereklerini yeteri kadar yerine getirememiştir. Bu oyuncular dün akşamın “Bal Yapmaz Arıları” olarak şekillenmiştir. Kaldı ki forvet hattındaki oyuncular arasındaki uyumsuzluk bariz şekilde ortaya çıkmış oldu. Belki bu durumu açıklamak için en uygun Karıncalar takımının defans oyuncularının başarılı gözükmelerinin beklide en önemli nedeni esame listelerinin 8’erden oluşması ve ikincisi her iki kalecininde Karıncalar takımında yer alması olarak görüldü.


Tamandualar takımının defansif anlayışı ve kurgusu olarak oyunu dengeli şekilde götürmeye çalışmış, ancak kaleci mevkiinde yaşanan sıkıntı nedeniyle sonuç olarak başarısız olmuştur. Tabi burada oyuna libero başlayan, libero olarak bitiren ve takımın ofansif yüküne önemli katkı yapan özcan için bir parantez açmak gerekirse “Ayinesi İştir, Kişinin Lafa Bakılmaz” darbı meseli sanırım bu oyuncu için cuk oturacaktır. Ayrıca, İhsan’ın çalışkanlığı ve Serdar’ın uzaktan şutları sonucu attığı golleride ayakta alkışlamak gerekir.


Ayrıca takımımıza yeni katılan Adem’e hoş geldin diyor ve ona futbolun çok basit bir oyun olduğunu, mantığınında “Al Gülüm Ver Gülüm” üzerine kurulu olduğunu baştan hatırlatmak istiyoruz.


Daha evvelde yazmıştım, Yaşar'dan kaleci olmaz diye. Bu tezimizin doğru olduğu bir kere daha ortaya çıkmış oldu. Bu bizim Yaşar’ın kalecilik yeteneklerinin olmayışından ve bizimde ona bu rolü vermemizden kaynaklanmakta olup, dolayısıyla da sorumluluk onu kaleye geçirenlere aittir. Bende bu konudaki tüm sorumluluğu üzerime alıyorum. Hata bende arkadaşlar.


Bu arada bizi terk eden arkadaşlar arasına sevgili İhsan Aktaş’ta katıldı. Biz İhsan’ı eski Maliye Bakanlarından Kemal Unakıtan’a benzetirdik. Zeki, esprili ve analitik bir arkadaştı. Hoşcakal İhsan, yeni işin ve hayatın sana mutluluk ve huzur getirmesini diliyoruz. Kardeşim nedir bu SGK’dan çektiğimiz deyip konuyu bağlıyorum.


Gelelim Karıncalar takımına, onlarda sahada iyi mücadele ettiler. Haklarını vermek gerekir. Sanırım onlar maçı maç kadroları belirlenirken kazandılar. İzmir Spor’un bir dönem kaleciliğini yapan Özgür’ü kaleye alarak başladılar. İyide etmişler. Maçın sonucuna baktığımız oluşan farkın kaleciden kaynaklandığı açık olarak görüldü. Hani derler ya “Ev Alma Komşu Al” diye gerçekten doğru, bu bizim içinde “Forvet Alma Kaleci Al” halini aldı ve artık Darbı Meseller arasına bunu da eklemek gerekecek.


Defansta oynayan oyuncular Kürşad, İbrahim Üstad ve İbrahim cansiperane olarak kalelerini savunarak, adeta ikinci bir Çanakkale Geçilmez ruhu oluşturulmuştur. Kendilerini buradan tebrik ediyorum. Ayrıca, Kürşad’ın öngörüsünün hala devam ettiği bir kez daha kanıtlanmış oldu. Neydi bu öngörü “Benim Oynadığım Takım Kaybetmez” İbrahim Üstad sanki transfer edilmek üzere izlenen bir oyuncu misali bütün benliği ile oynuyordu. Tamda bu sırada Trabzon’dan gelen ve siyah takım elbiseli bir adam saha kenarında notlar tutmaktaydı. İbrahim ara ara hücuma katkı yaparak takımının skor üstünlüğü elde etmesine yardımcı oldu. Dedik ya bu gün Darbı Meseller günü. “Keskin Sirke Küpüne Zarar” İbrahim! Önce sağlık!


Deniz her zamanki dağınık futbolundaki istikrarını sürdürmüş ve sık sık rakip oyuncularla polemiğe girerek kendisinin bir Denetmen Yardımcısı olduğunu unutmuştur. Yapma Deniz Üstadlarınla top oynadığını unutma. Sanada tavsiyem Önce Sağlık! Murat, bu maçta Tamandualar takımının kalesinde olması gerekirken kendini Karıncalar takımının orta sahasında bulmuş, mücadelesindeki istikrarı güzel bir kafa golü ile süsleyen Murat’ıda tebrik ediyorum.


Murat’ı kendi takımında orta saha oynama organizasyonu yapan Cengiz’i tebrik ediyorum. Bu durumu Cengiz’in “Ali Cengiz Oyunu” olarak değerlendiriyorum. Çünkü Cengiz’in son zamanlardaki tek amacının kazanmak üzere kurulu olduğunu hem dün akşamki agresif mücadelesinden hem de maç kadrolarını oluşturmasından herkes biliyordu. Bizlerde bu duruma bir süreliğine sessiz kalarak yazımın başında ifade ettiğim maç organizasyonun neye hizmet etmesi gereği çerçevesinde hoş görerek Sesiz Kalma Hakkımızı kullanmış bulunmaktayız.


Değerli arkadaşlarım, benim bu yazdıklarımı ancak bu tip organizasyonların içinde yer almadığınızda, sağlığınızda bir problem olduğunda veya bu organizasyonun ne kadar önemli olduğunu kavradığınızda daha iyi anlayacaksınız. Bu işide “Su Akar Kumu Kalır” diyerek bağlayalım.


Metin her zamanki gibi uzaktan şut atmaya bu maçtada devam etmiş ve başarılı olmuştur. Kendisini tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyorum. Tabi Metin’in pozisyonu içinde bir Darbı Meselimiz mevcut olup onu sizinle paylaşmak istiyorum. “Köpeksiz Köyde Değneksiz Gezmek” ancak böyle olur.


Sevgisiz ve Futbolsuz Kalmayın.


Özcan Dönmez

6 Haziran 2009 Cumartesi

YAŞAR'DAN KALECİ OLMAZ

İş yine başa düştü. Hem yenileceksin hemde yazacaksın biraz zor olacak. Tabi ki benim açımdan. Ama olsun yazalım ve bir sonraki rekabet için herkese bazı dersleri çıkarma şansı verelim.


Öncelikle Karıncalar takımının bu başkaldırısını tebrik ediyorum. Sanırım uzun zamandır yenilmenin bu motivasyonda büyük bir katkısının olduğu gözükmekte. Bununla birlikte, fizik güçlerini ve teknik kapasitelerini oyuna son derece iyi yansıttılar. Maçın son anına kadar kazanma hırs ve azimleri son derece yüksekti.Tekrar tebrikler.


Ancak, Tamandualar dün akşam kazanacak kadar mücadele etmediler. Oyun planlarında ve yerleşiminde büyük hatalar vardı. Özellikle forvet ve orta saha oynayan oyuncular takımın oyunu daha ileri noktaya götürecek mücadele ve son vuruşları yapamadılar. Dolayısıylada gecenin hayal kırıklığını onlar (Özcan, Ongan ve Şener) yarattı.


Gelelim takımların sahaya dizilişlerine;


Karıncalar

Kazım *** İbrahim Üstad *** İhsan *** Serdar *** Cengiz *** Metin *** Şehzat ****


Tamandualar

Yaşar ** Şener * Alirıza *** Murat ** Ongan * Deniz ** Özcan *


Maçın birde teknik analizi yapacak olursak. Her iki takımda sahaya 3 2 1 düzeninde çıktılar. Ama bu düzene maçın sonuna kadar sadık kalmada Tamandualar başarısız oldular. Birde pas alışverişinde yaşanan olumsuzluklar işin tuzu biberi oldu. Karıncalar kazanma istek ve arzularını paslaşarak sahaya yayınca haliyle başarılı oldular.


Sanırım gecenin yıldızı hayatının maçını oynayan Şehzat’tı. Sanki maç öncesi çekilen fotoğrafta Tamandualar takımına neler yapacağının sinyali vermiş gibiydi.


Bu arada geceyi yerlerde sürünerek geçiren Deniz’e bir parantez açmak gerekir. Bacağına giren krampların nedenin çok koşmak olduğunu düşünmeyin. Ey Deniz bu gece hayatı senide bitirir. Kimleri bitirmedi ki.


Dün gece güzel gollerde oldu tabi. Sanırım burada biraz kendime birazda Metin’e pay çıkarmalıyım. Cengiz’in ön direği almasına rağmen korner denemelerinin birinde gol atmak ve Cengiz’in yüzünü görmek benim için gecenin en güzel anlarından biriydi. Metin’in uzaktan Yaşar’a attığı gollerde onun ve takımı için kayda değer anlardı. Maç sonrası Kürşat’ında dediği gibi Yaşar isimli kişilerden kaleci olmaz tezi doğru çıkmış oldu. Bizde bundan sonra Yaşar’ı nasıl olursa olsun kaleye geçirmemeye karar vermiş bulunuyoruz.


Bu arada maç öncesi gelişmelerden bazılarını sizinle paylaşmak isterim. Bu haftaki maç kadrolarını Cengiz kardeşimiz yapmış bulunmaktadır. Birincisi Acaba eküri sistemi gözetilmişmidir? İkincisi iki takımada kaleci bulmada adilane davranılmışmıdır?


Bu sorular hala cevap aramakta olup, Maçların nerede kazanıldığı sorusu gündeme gelmiştir. Maçlar masadamı yoksa sahadamı kazanılır?


Hep dediğim gibi futbol basit bir oyundur. Al gülüm ve gülüm.


Sevgiyle kalın.


Özcan DÖNMEZ