1 Kasım 2011 Salı

FRANSIZ FUTBOLU

Yenibosna Saint-Germain uzun zamandır aradığı Hakan Şükür tipi forveti sonunda buldu. Murat Sabuncu biraz daha uzun boylu olsa, biraz daha kuvvetli olsa, çok değil az daha tekniği olsa aynı Hakan Şükür görünümündeydi. Hem de 1990’ların sonundaki genç Hakan Şükür gibiydi.Rakip savunmayı dağıtıyor, takım arkadaşlarına boş alan sağlıyor, savunmayı forvet hattından başlatıyordu. Bu sayede, Saint-Germain savunması orta sahaya kadar çıktı, Tamandualar kendi yarı sahasına hapsoldu.



Yenibosna Saint-Germain

İbrahim** Şükrü*** Erdinç*** Selahattin*** Cüneyt*** Şehzat**** Murat Sabuncu***

Olympique Tamandua (Olimpik Tamandua)

Metin* Özcan Dönmez* Ali Rıza* Bertan** Emre Saklıca* Çağrı*



Saint-Germain baskısı Tamanduaları hücuma çıkışta hata yapmaya zorladı, çok top kaybettiler. Saint Germain oyunun başında bulduğu fırsatları cömertçe harcadı, kaleci Metin Mert’i aşmakta zorlandı (1990’larda Sarıyer, Trabzonspor, Kocaelispor forması giyen, Türk vatandaşlığına geçince Metin Mert adını alan kaleci Detlef Müller değil, orijinal Metin Mert). Ama baskı sonuç verdi, Saint-Germain golleri bulmaya başladı. Özellikle, Fransız medyasında son dönemlerde yeni Benzema olarak lanse edilen (Benzema’nın kendisi de yeni ama olsun), Paris Saint-Germain’den transfer Şehzat, yüksek transfer maliyetinin hakkını verdi, mücadelesiyle, attığı gollerle taraftarın gönlünü fethetti. Selahattin ve Cüneyt pas oyunuyla verimli performanslar ortaya koydular. Teknik direktörün sol bek olarak sahaya sürdüğü Şükrü, rakip pek hücum yapamayınca daha çok rakip yarı sahada mücadele etti, attığı gol jeneriklere girecek nitelikteydi. Erdinç, her zamanki gibi savunmada çok sağlamdı, topu oyuna iyi soktu, zaman zaman hücuma katıldı. İbrahim takımın çok da ihtiyaç duymadığı bir oyuncuydu, ama Saint-Germain oyunu o kadar rakip sahaya yıktı ki İbrahim bile asist yaptı, ki onun asist ortalaması iki yılda birdir.

Bertan savunmada gayretliydi. Emre Saklıca ve Çağrı pas trafiğini kuramayınca çok etkili olamadılar, Ali Rıza hücuma taşıdığı topu etkili kullanamadı, pas bağlantıları rakip tarafından kesilen Metin ve Özcan Dönmez bireysel becerilerini gösterme fırsatı bulamayınca istedikleri oyunu ortaya koyamadılar.

Saint-Germain orta sahaya ihtiyaç duymadığı için 2-0-4 dizilişiyle oynarken, orta saha ve forvet hattını çok önemsemeyen Tamandualar 5-0-0 dizilişiyle oynadılar. İki takım da standart dışı oyunlar oynadı, ama, gecenin sonunda bir şeref sayısı bulmayı başarmış olsalar da Tamandualar futbola daha Fransız görünen taraftı.

Gözler Emre Koskuoğlu, Murat Ovalı ve Cengiz Üstünel’i aradı. Onlar belki biraz tatsız oyuna Brezilya futbolundan baharatlar ekleyebilirlerdi.

İyi oynayan kazansın da iyi oynamayan da böyle kaybetmesin, biraz gayret.

İbrahim ÇULHAOĞLU

24 Ekim 2011 Pazartesi

BABA BİR

İhtiyarların bir arada olma isteğini fırsata çevirmeye çalışan gençler, maça iyi başlamalarına rağmen sonunu getiremediler. İlk on dakikada 2-0 öne geçmelerine rağmen yaklaşık 45 dakika başka gol üretemediler ve 8-4 mağlup oldular. Metin, Erdinç ve Murat Ovalı'nın şapklarını önlerine koyup düşünmeleri lazım. Bu üçlünün dört pası üst üste yaptığını yine görmedik. Onların organizasyon eksikliği diğer oyuncularıda olumsuz etkiledi ve yenilginin başlıca nedenini oluşturdu. Hep söylediğim gibi tekrar söylüyorum. Futbol çok basit bir oyun ve onu zorlaştırmaya çalışan bizleriz. "Al Gülüm Ver Gülüm" Temel prensip bu. Diğer bir değişle"En kısa yoldan en müsait arkadaşına pas verme" işi. Neden zor işleri her iki takımın bazı oyuncuları ısrarla bu anlayışın dışında işler yapmaya çalışırlar hala anlamış değilim. Neyse temel konuları bir kez daha hatırlatarak biz görevimizi yapalım. 

Bor İdmanyurdu:
Özcan *** Cengiz ** Bertan *** Şükrü ** İbrahim ** Deniz ** Selahattin *** Ergün ****
(Şehzat ****)

Niğde Gazozu:
Metin * Emre ** Alirıza ** Erdinç * Cüneyd ** Murat Ovalı * Murat Sabuncu** Çağrı **

Bor İdmanyurdunu değerlendirirken bazı arkadaşlarımıza teşekkür ederek başlamamız gerekiyor. Bunların başında Ergün Eyüboğlu gelmekte. Hem iş hemde futbolu özellikle kalede gösterdiği performansı bir araya getirerek büyük moral depolayarak Edirne'ye dönüş yaptı. Diğeri ise Şehzat Sümer tabiki. Malzemelerini ve yerini Deniz Çalışkan'a bıraktı ve Niğde Gazozunu tadılmasında iki yıldız almasına rağmen büyük katkı yaptı.Teşekkürler Şehzat teşekkürler Ergün.

Özcan birazcık ortalamanın üstüne çıktı ve galibiyette önemli rol oynadı. Yaptığı asistler ve rakip defanstan kaptığı topları gole çevirmesi artı yönüydü. Bu arada takımını stratejik oynatması ve takım arkadaşlarınında bu oyun anlayışına sadık kalması önemliydi. Selahattin ve Şükrü'nünde gününde olması takımın hem defansta hemde hücumda etkin olmasını sağladı. Sanmasınlarki Deniz, Bertan, İbrahim ve Cengiz kötü oynadı. Onlar ortalama oyunlarını yine sürdürdüler ve istikrarlarını korudular.Onlarda gazozun tadına baktılar tabiki.

Niğde Gazozu oyuncularının gol yedikçe güvenlerini kaybetmelerinin ayrıca incelenmesi gerekir. Ya oyunu çok ciddiye alıp baskı altında kalıyorlar yada özgüvenlerini çabuk kaybediyorlar. Halbuki iki haftadır geriden gelen takım birinde 5-0 dan diğerinde 2-0 dan geri döndüler ve galibiyete ulaştılar. Burda önemli olan sahaya iyi ve planlı bir yerleşimle, oyun planına sadık kalmak büyük önem taşımakta. Diyerek biraz yol gösterelim ve konuyu bağlayalım.

Bu arada yenilen takımda yer alan bazı arkadaşların, sahada alınan sonuçlara pek takılmamaları ve bu mücadelenin her zaman devam edeceğini bilmeleri gerekir. Bizde onlara zaman zaman takılabilelim. Bu şansı bize versinler.

Sevgisiz ve futbolsuz kalmamanız dileği ile ...

Özcan DÖNMEZ


18 Ekim 2011 Salı

AVRUPA AVRUPA


 “Avrupa Avrupa duy sesimizi” bir zamanlar takımlarımızın Avrupa kupalarındaki maçlarında ve milli maçlarda popüler olan bir tezahürattı. Tanju Çolak, Yusuf Altıntaş’ın boş kaleye atmayıp kendisine attırdığı golle Metin Oktay’ın gol rekorunu kırdığı sezon, altın ayakkabı ödülünü kazanmış, ödül töreninde spikerin birkaç dilde sorduğu sorulara yanıt veremeyince gazetelerde (o zamanlar internet filan yoktu tabii, twitter miwitter hak getire ) “Avrupa’ya gittik, ama Avrupa sesimizi duyamadı” gibi yorumlar çıkmıştı. Avrupa’nın sesimizi duymasına, Avrupa’nın ne kadar ihtiyacı olduğu ya da bize ne kadargerekli olduğu mevzularını dile getiren olmuş muydu bilmiyorum. Kendi topraklarımızda yetiştirip Avrupa’ya gönderdiğimiz futbolcu ve teknik direktörlerin sayısı çok fazla olmasa da, sesimizi duymayan Avrupa’dan bolca futbolcu ve teknik direktör getirerek sesimizi yine onlara duyurmaya çalıştık. Bu arada Jupp Derwall gibi gerçekten futbolumuzun rengini değiştiren (o dönem büyük takımlarımızın toprak sahada antrenman yaptığı ve çim sahaya benzer yeşillikler üzerinde lig maçları oynadığı bir dönemdi) saygın isimler ülkemize gelmişti. Gordon Milne, Tony Schumacher, Jean-Marie Pfaff, Löw, Hiddink, Hagi, Anelka, Rijkaard, Schuster ülkemize gelmize gelip iz bırakmaya fırsat bulan veya bulamayan Avrupalılardan belki ilke akla gelenleridir.

Efendim, dün geceye dönecek olursak, sonbaharın ilk soğuklarının iliklerde hissedilmeye başlandığı bir ekim akşamında Avrupa Fatihleri ile Mevlana Öz Tamandua Spor, Londra Camping Arena’da karşı karşıya geldi.

Avrupa Fatihleri
Cengiz Üstünel ****  Metin *  Bertan ***  Şükrü ** İbrahim *** Cüneyt **  Özgün **

Mevlana Öz Tamandua Spor
Özcan Dönmez ** Erdinç **** Murat Ovalı ** Çağrı *** Adem ** Ali Rıza **  Emre Saklıca **

Avrupa Fatihleri, zihniyet değişikliğini ikinci plana atıp Avrupa’dan flaş transferler yaparak başarı kazanmak peşindeydi.  Paris Saint-Germain’den yıldız futbolcu Metin Mert’i kadrosuna katarak “”mutlak galibiyet” parolasıyla maça çıkmışlardı. Fatihler, gayet hızlı başlayarak gol yemeden dört farklı üstünlüğe ulaştılar. Özgün düzgün vuruşlarla kaleciyi avlıyor, Cengiz Üstünel attığı çalımlarla adeta slalom yaparak futbol resitali sunuyordu. Şükrü, Metin Mert ve Bertan’dan oluşan savunma, disiplinli oynuyor, hücuma destek verirken rakip forvetlere geçit vermiyordu.

Öz Tamandualarsa henüz son sözlerini söylememişlerdi. Ali Rıza, Özgün’ü durmanın bir yolunu bulmuş, Çağrı kaleyi gole kapatmıştı. Öz Tamandualar, Özcan Dönmez’in liderliğinde oyunu rakip sahaya taşımaya başlamışlardı.  Öte yandan, Avrupa Fatihlerinde savunma disiplini ve hücum etkinliği kaybolmaya yüz tutmuştu. Şükrü, Fatihlerin savunmada ayakta kalan ismiydi. Şükrü, Özcan Dönmez’i durdurmaya çalışırken oluşan boşlukları değerlendirmede Tamandua forvetleri önceleri çok etkili görünmediler, daha çok rakip kaleciye antrenman yaptırır gibiydiler. Ancak, Erdinç’in uzun füzeleri maçın düğümünü çözdü. Fatihler, Metin Mert’in şutlarıyla maça tutunmaya çalıştılarsa da Murat Ovalı’nın kaleciden dönen topunu kaleye yuvarlayan Çağrı son sözü söylemiş oldu.

Avrupa Fatihleri, yalnızca flaş futbolcu transferiyle nereye kadar gidilebileceğini gördüler mi acaba? Kalbiyle oynayan Anadolu çocukları, kalplerinin yanına biraz Avrupa zihniyeti ekleyerek daha başarılı olabilirler mi dersiniz? Bakalım Londra’nın futbol anlayışı bir gün Londra Camping Arena’ya da uğracak mı?  Mesela, Arsenal alt yapısından yetişip en son Fransa Liginde boy gösteren Şehzat Sümer’in gelişi gidişatı değiştirecek mi?
Bu arada, geçen haftaki sakatlığının etkisinden tam olarak kurtulamadığı gözlenen İbrahim’in sakatlığının nüksettiği ve sahalardan iki hafta uzak kalacağı öğrenildi. Doktorların yoğun tedavi programıyla ikinci maça yetiştirmeye çalışacakları gelen duyumlar arasında. Ayrıca sahalardan bir buçuk ay uzak kalacağı açıklanan Emre Koskuoğlu, yağmur soğuk demeden arkadaşlarını desteklemeye devam ederek takdir topladı. Emre’nin haftaya düz koşulara başlayacağı haberi, taraftarlar arasında çoşkuyla karşılandı.

İyi oynayanlar, iyi oynamaya devam etsin, iyi oymayanlar da bir gün iyi oynarlar herhalde. Hepimizin de ilkokuldan hatırladığı gibi, “Çalışan kazanır, elması kızarır.”

İbrahim ÇULHAOĞLU

11 Ekim 2011 Salı

BATI YAKASININ HİKAYESİ

  
Sokak arasında, arsada futbol oynamak, futbol romantizminde “Romeo ve Juliet” devrini temsil ediyorsa, yağmurda açık halı sahada oynamak da en azından bir “Batı Yakasının Hikayesi” eder. Modern zamanların Türk Telekom Arena’sı olduğu düşünülürken  derme çatma bir Ali Sam Yen havasına bürünen Londra Camping Arena’nın  yarı kapalı halı sahasında oynanan maç, tam değilse de yarım bir “Batı Yakasının Hikayesi” sayılır. Yağan kar altında futbol oynamanın keyfini hatırlayanlara hafif de gelse açık tavandan sızan yağmur damlaları güzel bir oyun için oldukça davetkar görünüyordu.

Batı Yakası
Cengiz Üstünel***-  Ali Rıza** - Adem**-  Özgün****- Emre Saklıca*** Selahattin*** İbrahim???
Karşıyaka
Erdinç**** - Murat Ovalı**** - Murat Sabuncu**- Bertan** - Şükrü** -  Çağrı*** Emre Saklıca???

Batı Yakası oyunu rakip yarı sahaya yığarak agresif bir açılış yaptı. Karşıyakalılar bu baskıya direnirken bir kontratakla ilk golü bulan taraf oldular. İki takımın bu oyun tarzı, maçın ilk yarısının genel karakterini yansıtıyordu. Batı Yakası, savunmasını orta sahaya kadar çıkarıp Karşıyaka’nın üstüne gidiyor, günündeki Özgün’le goller bulurken Karşıyaka kaptığı topları hızla rakip alana aktarıyor, Erdinç ve Murat Ovalı’yla bu gollere karşılık veriyordu. Erdinç’in kaleci İbrahim’in de yardımıyla kornerden doğrudan attığı gol, bu şablona uymasa da bu dönemde gelen gollerden biri oldu.

Maçın 10. dakikasında İbrahim, herhalde iyi ısınmadığından olacak, bir pozisyonda darbe almadan kendini sakatladı (kulüp doktorlarından resmi bir açıklama alamadık, lifi atmış diye bir söylenti var), sonra yürüyerekve acı çekerek  oynamaya çalıştıysa, takıma ve kendisine yarardan çok zarar vereceğini anlayınca, oyundan çıktı. Yedek kulübesinde oyuna girecek oyuncu olmadığından (Emre Koskuoğlu sadece seyirciydi) Batı Yakası, maç içinde hemen Karşıyaka’dan Emre Saklıca’yı transfer etti. Bu arada İbrahim’in en iyi oynadığı mevkinin kale arkası olduğu tescillenmiş oldu, çünkü doğrusu kalenin önündeyken de kendisine atılan golleri seyretmekten başka pek bir şey yaptığı yoktu.

Oyun genelde dengeli biçimde devam etti. İkinci yarıda Erdinç, Murat Ovalı ve Çağrının hücum organizasyonları ibrenin Karşıyaka tarafına dönmesini sağladı. Bu oyuncular rol paylaşımını dengeli yaparak savunmaya da yardım ettiler. Şükrü, Bertan ve Murat Sabuncu da tüm güçlerini sahaya yansıtmaya çalıştılar. Ancak, oyuncu sayısının eksikliği maçın sonlarına doğru hissedilmeye başlandı. Karşıyaka oyuncuları geri dönememeye başlayınca savunmada daha çok açık verdiler. Cengiz Üstünel ve Özgün oluşan boşlukları iyi değerlendirdiler.  Batı Yakasında Cüneyt, Selahattin ve Emre Saklıca etkili biçimde hücuma destek oldular ve goller attılar. Ali Rıza daha çok savunmayı toparlarken, biraz dağınık oynayan Adem de uzaktan attığı iki golle kendini affettirdi.

Maçın sonunda az farkla gülen taraf Batı Yakası oldu. Ama aslında yağan yağmurda iki takım da beraber ıslandılar.

İyi oynamak isteyen iyi oynasın, ıslanmak isteyense yeni açıkta oynasın.

İbrahim ÇULHAOĞLU

4 Ekim 2011 Salı

GÜVENLİ ÜRÜN

DTS Ligi’nde bu sezon başında neler değişmemişti ki? Saha, maç günü, tayinlerle birlikte kadro… hatta kurumun unvan değişikliğinden dolayı –henüz adı konmamış olsa da- ligin ismi bile değişmişti. Yuvalarına yeni alışmaya çalışan kuş misali çırpınan ex-DTS Ligi sakinleri, yeni sahanın üstünün kapalı olması ve yaz sıcağının etkisinin sürmesinden dolayı önceki maçlarda kendilerini bulmakta zorluk çekmiş ve bu durum da maçlarda tecrübe faktörünün ön plana çıkmasına neden olmuştu. Bu maçta serinleyen hava ve ortama yavaş yavaş alışan bünyelerin etkisiyle ortaya çıkan denge faktörünü, kadroların orta yuvarlak etrafında 1-2 dakika içerisinde spontane olarak oluşması bile engelleyememişti. E hadi buyurun o zaman kadrolara :

Karşıyaka
Özcan*** Erdinç*** Cüneyt** Çağrı*** Emre*** Adem** Murat**

Göztepe
Cengiz** Selahattin** İbrahim** Ali Rıza** Özgün*** Şükrü** Bertan**

Sezondaki diğer değişikliklerle birlikte takım isimlerinin değiştirilmek istenmesi ve bunun için yapılan anketten henüz bir sonuç çıkmaması, Karşıyakaspor’un yüzüncü yılına yaklaşması, Mücahit Beyin kadrolarda olmaması gibi sebeplerle oluşan boşluktan faydalanıp yazıyı bir miktar da sabote ederek kazanan takımı “Karşıyaka”, kaybeden takımı da “Göztepe” olarak adlandırdım; kusurluysak affola diyerek maça geçiyorum.

Maça defanstaki bir anlaşmazlık sonucu yenilen şanssız bir golle ve dolayısıyla forma savaşı kaybıyla başlayan Karşıyakalılar, kısa zamanda toparlanarak maçı önce dengeye getirdiler, sonra da öne geçerek galibiyete uzandılar. İyi de maçı tek cümleyle yazmış oldum böyle, hemen bandı şanssız gole doğru geri sarıyorum. Göztepe’de Özgün Bey, Karşıyaka’da Özcan Bey aynı karakterde sayılabilecek; ileride konuşlanıp aldıkları asisti karşı takım defansını affetmeden gole çeviren oyunculardır. Özgün Bey bu maçta da ilk dakikalarda bu özelliğiyle ön plana çıkarak fırsatçılığını ve tekniğini Selahattin Bey ve Cengiz Bey’den gelen asistlerle konuşturup Karşıyaka ağlarına şık goller bıraktı. Özcan Bey ise her zaman benimsediği bu oyun karakterinin tersine takım hatlarının ortasında yer aldı ve bu kararı Karşıyaka’nın maç boyunca sergilediği oturaklı oyunun temelini teşkil etti. Özellikle Çağrı Bey’in Özgün Bey’e gelmeye meyilli topları kesmesiyle ve Cüneyt Bey’in oyuna daha çok girmesiyle birlikte vites büyüten Karşıyaka kısa sürede farkı açtı. Son 15 dakikada yaşanan bir olay nedeniyle Cengiz Bey’in oyundan düşmesiyle birlikte forvet hattı kan kaybeden Göztepe, Karşıyaka’nın oyununun gevşemesinden faydalanarak attığı kontratak golleriyle birlikte farkı bir ara 1 sayıya kadar düşürerek umutlandıysa da oyun anlayışı oturmuş olan Karşıyaka kısa zamanda sazı tekrar eline alarak Bertan Bey’in kaledeki üstün performansına rağmen net galibiyete uzandı.

Özcan Bey’in artık klasik haline gelmiş, vaktinde Ali Rıza Şahiner, Kürşat Akyürek gibi babayiğitleri ön direkte harcamış korner gollerine çare bulmak için Ali Rıza Bey’in köşe gönderinin dibinde kurduğu baraj ve Murat Bey’in aynı şahıs tarafından –acımasızca- alt doksandan çıkarılan uzak mesafe şutu maçın hatırlanmaya değer anlarıydı. Maçın golü ise Özgün Bey’in kendisine on numara asistle gelen topu şık bir kafa hareketiyle ağlarla buluşturduğu goldü.

Açıkçası kazanılan maçın ardından yazmak pek keyifli oluyormuş sayın blog okurları. Bana bu fırsatı verdiği için Özcan Bey’e teşekkür ediyor ve iki takımı da ortaya çıkan güzel oyundan dolayı tebrik ederek sahaya yavaş yavaş hakim olmakta olan dengeli oyunun bütün sezon boyu sürmesini diliyorum.    

Murat SABUNCU

26 Eylül 2011 Pazartesi

BOLLYWOOD YILDIZLARI


Ganj Nehrinin çocukları Londra Camping Arenaya  rahat bir galibiyet alma beklentisiyle çıktılar, ama,  Ayamama Deresinin delikanlılarını fazla hafife almışlardı.Tarih, bu hatayı affetmeyecekti.

Bollywood Yıldızları :
Cengiz Üstünel *  Murat Ovalı ***  Murat Sabuncu** Emre Saklıca ** Cüneyt* Selahattin* Şehzat**  Çağrı**

Jön Tamandualar :
Özcan Dönmez ** Metin ***  Ali Rıza*** – Emre Koskuoğlu** Şükrü ***  Bertan*** İbrahim **

Tamanduaların maça golle başlaması, Bollywood Yıldızlarını bulutların üzerinden, gökyüzünden alıp yeryüzüne indirdi. Şehzat’ın beraberliği getiren golü soluk renkli yıldızların umutlarını biraz  olsun canlandırdı. Ancak, Bollywood Yıldızları hücumda çoğalamayıp Tamanduaların savunmasını aşamayınca, buldukları fırsatları değerlendiren Tamandualar ilk yarıyı 3-1 önde kapattı.

 İyi oyunu sürdüren Tamandualar ikinci yarıda farkı iyice açtı. Şükrü kendi aut çizgisinden rakip ceza sahasına attığı uzun paslarla iki asist yaparak yıldızlaşırken Ali Rıza dinamizmi ile  Tamanduaları sol kanattan adeta  uçurdu. Emre K. sağlam oyunu ve hırsıyla rakiplerini dağıtırken,  Bertan savunmanın belkemiği oldu. Metin topu ustaca rakip sahaya taşıyıp füzelerini gönderirken Özcan Dönmez Bollywood Yıldızlarının savunmasıyla boğuşarak goller atıyor, goller attırıyordu. Araştırmacı oyunuyla Pembe Panter filminden Müfettiş Clouseau’yu andıran Murat Sabuncu’nun panterliği  bu gollere engel olamıyordu. Yeni yeni form tutmaya başlayan Selahattin performansı takımını kurtarmaya yetmezken istediği topları alamayan Şehzat skora katkı sağlayamıyordu.

Maç, tarihi bir farka gidecek gibi görünürken Murat Ovalı’nın isyankar oyunuyla Bollywood Yıldızları kendine geldi. Önde baskı yaparak Tamanduların rahat oyun kurmasını engellediler. Teknik kapasitesi yüksek süvari birlikleriyle Bollywood Yıldızları akın akın gelerek Tamandua kalesini topa tuttular. Bu arada İbrahim’in kaleyi tutan toplara siper olmak gibi bir niyetinin olmaması Bollywood Yıldızlarının farkı  kapatmalarına yardımcı oldu.

Neyse ki maçın son düdüğü çaldı. Tamandualar galibiyetin tadını çıkartırken Bollywood Yıldızları hemen Ganj Nehrinin yolunu tuttular. Nasrettin Hocanın dediği gibi “Parayı veren düdüğü çalar.”  Ayrıca şöyle bir Hint atasözü var : “Arkadaşlarını kaybetmektense hayatını kaybet, bir daha yaşarsın.” Robert Bosch ne demişti : “Müşterilerimin güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim.” Uysa da uymasa da tarihi kazananlar yazar. Yani, her neyse.

Gelecek haftalar için bir temennim var : İyi oynayan iyi oynasın, kazanan da kazansın, beni ilgilendirmez.

Önümüzdeki maçlara bakalım.

İbrahim ÇULHAOĞLU

19 Eylül 2011 Pazartesi

ÜRÜN MİLLETİ


Futbolu her şeye rağmen özleyen DTS (Ürün) Milleti, her şeye rağmen elinden gelen gayret ve özveri içinde Köksal ÇİFTÇİ’yi uğurlamak için ne gerekiyorsa yaptı. Sezonu Londra Kamping’de geçirecek olan ekip, yeni atmosfere alışmaya çalışırken topu kontrol etmekte zorlandı. Alışmışlardı bir kere geniş sahada oynamaya, tabiî ki zordu dar sahada oynamak hem top kontrolü hem de rakip kontrolü kolay olmuyordu. Sanırım bu sene en çok top kaybedenler istatistiğinde hatırı sayılır rakamlara ulaşmak hiç zor olmayacak. Şimdiden burada derece yapacak arkadaşları kutlamak gerek. Bu sahada en kısa yoldan en yakın arkadaşına pas vermek suretiyle beklide bu top kayıpları önlenebilir. Ama niyet pas vermek üzerine olursa tabiî ki .

Bu sezon takımların isimlerini belirlemek üzere bir anketi sayfamızda başlatmış bulunuyoruz. Şimdiden öneri ve katkılarınızı bekliyoruz. Bu hafta takımları yine biraz tebessüm yaratmak kaydıyla Mevlana Özgençlik Spor ve Tamandualar olarak adlandıralım ve geçelim yıldız işine.

Mevlana Özgençlik Spor:

Çağrı *** Bertan ** İbrahim ** Murat * Cengiz *** Erdinç * Şükrü ** Emre *

Tamandualar:

Köksal **** Cüneyt ** Emre *** Metin * Selahattin * Alirıza ** Şehzat ** Özcan *

Aramıza yeni katılanlarla beraber bir ayrılanı daha yolcu ettik. Köksal ÇİFTÇİ’yi tanımaktan son derce memnun olan DTS Milleti yeni ufuklara yelken açan Köksal’ı her zaman güzel duygularla anacaktır. Yeni hayatında başarılar diliyoruz. Bu gece bütün yıldızları almaya hak etti ve iyide oynadı.

Yeni gelen arkadaşlarımızdan Selahattin, fiziki yetersizliğinin kurbanı oldu. Oksijen azalınca beynin vücuda hükmetmesi zorlaşıyor. Sanırım ileriki haftalarda bu eksikliğini giderip ve daha yaratıcı futbol oynayacağını muhakkak.

Emre, büyük badireler atlatarak hayata tutunan ve hala büyük bir konsantrasyon içinde futbol oynama niyeti içinde mücadele ediyor. Tabiki eksikleri var, stratejik oynamayı ve kendini kollamayı mutlaka öğrenmeli. Ama iyi niyetli olup, özverili çabalarıyla futbolunu daha ileri noktalara götürecektir.

Diğer arkadaşlar bıraktığımız yerden daha da geriye giderek mücadele ettiler. Tabiki fiziki yetersizlik ön plandaydı. Ama benim düşüncem, düşünce anlamında kendini daha ileri götürme niyetinde olanların sayısını az olarak görüyorum. Gol yedikten sonra santradan şut çekmekle gol olma olasılığını siz düşünün. Hepimizin her maçtan alacağı dersler var ve bu dersleri almazsak hiç birimiz futbolumuzu daha ileri götüremeyiz. Sahayı ve topu paylaşmadığımız sürece, oynanan oyun herkes için farklı anlamlar ifade eder. Bunun için takımlar ortak paydalarını mutlaka oluşturmalı.

Maç çekişme anlamında son derece güzeldi. Belkide beraberlik oyunun hakkıydı. Son derece güzel goller oldu. Bazıları her iki takımın canını acıttı, bazıları ise haddinden fazla sevinç yarattı.

Sakatlık olmadan bir akşamı daha doyasıya yaşamanın keyfiyle, Ergün EYÜBOĞLU kardeşimizi bir kez daha en güzel duygularla anıyor ve kimsenin futbolsuz ve sevgisiz kalmamasını diliyorum.

Özcan DÖNMEZ

21 Haziran 2011 Salı

GÖLGE OYUNU

Gençlik Başımda Duman Vol. 2 - Gölge Oyunu
Kendini yavaş yavaş hissettiren sıcaklar ve yıllık izin sezonunun açılmasıyla birlikte kadro sıkıntısının baş gösterdiği DTS liginde, Şükrü’nün özverili katkılarıyla bu hafta kadrolar şu şekilde oluşmuştu:

Tamandualar :
Özcan*** – Cengiz** – Metin*** – Ergün** – İbrahim** – Erdinç*** – Ali Rıza*** – M. Sabuncu**

Mevlana Özgençlikspor :
M. Ovalı** – Yadin** – Bertan** – Emre** – Şükrü* - Özgün* – Defansif Misafir* – Daha Ofansif Misafir**

Maç her zamanki gibi dengeli başlamıştı. Tamandua defansının ilk dakikalarda yaptığı hataları affetmeyen Özgençliksporlular henüz maçın başında avantajı yakaladı; fakat tecrübenin takımını toparlanması fazla uzun sürmeyecekti. Defansta disiplini yakalayıp hatlarını yerine oturtan Tamandualar oyunu karşı kaleye yığmaya başlamasıyla birlikte beraberlik ve galibiyet golleri gecikmedi. Yarı sahalarında yavaş yavaş etkili olan gölgenin rehavetinden mi yoksa –ikili de olsa- seriye bağladıkları galibiyetlerden midir bilinmez, oyunun ortalarına doğru Özgençlikspor oyun disiplinini sağlamakta zorluk çekiyordu ki M. Ovalı’nın jeneriklik golü ile ümitler yenilendi. Bir spikerlik klasiği olan “Ard arda iki güzel hareket izledik sayın seyirciler...”  hep başarılı bir şutun ardından gelen başarılı bir kurtarışı ifade etmek için kullanılır; ama bu sefer “iki güzel hareket”, Ergün Eyüboğlu’nun güzel hareketini kalenin içine doğru yapması sayesinde golle sonuçlandı. Olsundu, “Yapma Hayrettin” dedirten bu gol her iki takım oyuncularınca keyifle izlenmiş ve maça damgasını vurmuştu. Bu golden sonra gelen ataklarla ve Tamandua defansında, güneşin üstüne bir de kantinden gelen tavuk ızgara kokularının etkisiyle birlikte Özgençlikspor aradaki farkı iki gole kadar indirmeyi başardı. Fakat bu sefer de Erdinç Beyin organizatörlüğünde Tamandualar, Özcan Dönmez, Cengiz Üstünel, Metin Mert gibi gol silahlarının etkisiyle farklı galibiyete ulaştı.

Maçın hafızalarda kalan anıları ise şunlardı:

-          Kendisine pas atılmamasına tepki gösteren Ali Rıza Çataldağ’ın gaza gelerek sergilediği ve bir de güzel golle süslediği beğeni toplayan futbolu
-   Ali Rıza Çataldağ’ın tepkisinin o anda atılmakta olan penaltıya denk gelmesini kalleşçe değerlendiren M. Sabuncu’nun, attığı penaltı golüyle haftalardır süren farklı mağlubiyet serisine son vererek şeytanın bacağını eline vermesi
-          Cengiz Üstünel’in son 20 dakikada oynadığı, paslı ve göze hoş gelen oyunu
-          Metin Mert’in “maçın golü” olarak nitelendirilebilecek ters köşe golü
-          maçın sevimli destekçisi Gökhan
Kritiğimi sonlandırırken başta Tamanduaları ve sezonun son maçlarında azimle mücadele eden herkesi kutluyor ve futbolun güzelliklerini her sezonda doyasıya yaşamalarını diliyorum.


Murat SABUNCU

8 Haziran 2011 Çarşamba

ONLAR ERDİ MURADINA ...

Motivasyon işte böyle bir şey. Aynı sel baskını gibi önünde durmak imkansız. Mevlana Özgençlik Spor bu Haziran akşamında sahayı Tamandualara dar etti. Öyle motive olmuşlardaki sanki yılların acısını çıkartır gibiydiler. Tabi ki bunda bir kaç gün öncesinin konuşmaları etkili oldu. Cengiz ÜSTÜNEL'in "beş avans verelim" ve Özcan DÖNMEZ'in "yaptıklarım yapacaklarım teminatıdır" ifadeleri önemli etkendi. Maça bu hırsla başlayan Mevlana Özgençlik Spor oyuncuları, Ovalı ve Emre'nin liderliğini, Yadin ve Şükrü'nün tatlı sert oyunu ile birleştirerek sonucu gittiler. Ama kalede Nesim'inde hakkını teslim etmek gerekir. Sanmayınki diğer oyuncular kötüydü. Ama bu arkadaşlar biraz daha ön plana çıktılar. Tamandualarda da ön plana çıkan oyuncular vardı tabiki. Mesela Cengiz ÜSTÜNEL. Gündüz saatlerinde tansiyonu 8/4 düşen, ancak büyük bir fedakarlık yaparak yinede maça çıkan Cengiz ÜSTÜNEL! Cengiz'in mazareti vardı, ya diğerlerinin. Al birini vur ötekine. Forvet oynayacağım diyen Şehzat, demoralize olan Erdinç, Cengiz'i örnek alan Köksal, hatalı gol yiyen İbrahim, yeğenine torpil yapan Ergün, bal yapmayan arılar Özcan ile Metin ve kurunun yanında yanan Sabuncu.  Sanki, Yenibosna'da akşam güneşinden istifade etmeye gelmiş insan topluluğu gibiydiler.Ne denirdi ki. Belkide Ergün'ün dediği gibi Mevlana Özgençlik Spor'unda arada bir galibiyete ihtiyacı vardı. 

Mevlana Özgençlik Spor

Nesim *** Bertan *** Çağrı *** Şükrü *** Ovalı **** Emre *** Yadin *** Adem *** Özgün ***

Tamandualar

Özcan * Metin * Ergün * İbrahim * Erdinç * Şehzat * Cengiz ? Sabuncu ** Köksal *

Oyuna iyi başlayan ve girdikleri pozisyonlarda etkili olan  Mevlana Özgençlik Spor oyuncuları gençliklerinin verdiği dinamizm ile netice aldılar. Belkide onlarda hatalarında ders almaya başladılar. İyi oynayarak haklı bir galiyete imza attılar. Hepsini ayrı ayrı tebrik ediyorum. Ama aşırı konsantre olarak sertliğin dozunu kaçıran arkadaşları bir kez daha uyarıyorum. Önce sağlık. Temel amacımız ortak paydalarımızı çoğaltmak ve aramızdaki iletişimi geliştirmek. Bunun içinde herkesin bu anlayışa uygun davranmasını temenni ediyorum.

Cengiz kardeşim, bir an evvel sağlığına kavuşman dileği ile ... bol paslı günlere.

Sevgisiz ve futbolsuz kalmayın.

Özcan DÖNMEZ

1 Haziran 2011 Çarşamba

25 Mayıs 2011 Çarşamba

ÜÇÜ BEŞİ ARAMA RESİMLERİ

Dömivole vuruşu yapan Şehzat Sümer
Çağrı topa değil, kaleye bak
İşte böyle Çağrı, Kaleye bak
Yenibosna hatırası ve Ergün
Isınmaya çalışan Çağrı
Farklı ısınma teknikleri ve Adem
DTS futbol camiasından başka bir enstantane
Top sektirme üstadı Metin
Sakin olun arkadaşlar diyen Ovalı
Top sürme üstadı Sabuncu
DTS Futbol camiası

24 Mayıs 2011 Salı

ÜÇÜ BEŞİ ARAMA SEKİZE BAK

Hazırlık dönemini Silifke Kapızlı tesislerinde geçiren Mevlana Özgençlik Spor, günde iki antreman ve gün aşırı yaptıkları maçlarla Veteranları yenmeyi kafaya koymuşlardı. Aslında bu denemeyi defalarca yaptılar geçmişte. Her seferinde mazeretleri vardı tabiki. Ama nihayet iyi bir kamp dönemiyle bu işten netice alacaklarını taki Silifkede düşünmeye başladılar. Belkide kurguladılar bile. Anlaşma sağlanamaması nedeniyle kampa katılamayan M.Sabuncu, Şükrü ve Alirıza'yla anlaşarak takımı güçlendiren Mevlana Özgençlik Spor, maçada çok iyi başladı. İlk yarı üstün bir oyun ve dört farkla öne geçtiler. Hatta devre bile saniye geçmeden Nesim tarafından yapıldı. Çünkü rüzgara karşı oynuyorlardı ve bunu bir avantaja çevirmenin zamanı gelmişti. Şükrü, ilk yarının dört farkla bitmesiyle ikinci yarıda da beş atacakları kehanetini ilan etti. Bilselerdi devre yaparlarmıydı. Kader ağlarını örmeye başlamıştı. Kaçınılmaz son yavaş yavaş geliyordu. Bir iki üç derken, aklıma Memeci'nin lafı geldi bir an. "Üçü beşi aramayın sekiz olursa duruma bakın" 

SÖZDE VETERANLAR:

Özcan ** Metin ** Şehzat *** Ergün *** Erdinç *** İbrahim *** Adem ** Köksal ** Cengiz ***

MEVLANA ÖZGENÇLİK SPOR:

Sabuncu *** Şükrü *** Bertan *** Yadin ** Ovalı ** Alirıza *** Nesim ** Emre ** Çağrı ***

Son zamanların en iyi mücadelesini her iki takımda vermeye çalıştı. Sanırım bundada başarılı oldular. Özellikle Veteranlar adına Özcan, Metin ve Erdinç takımları adına daha ön plana çıktılar. Özellikle Özcan'ın hem toplu oyundaki  hemde topsuz oyundaki yarattığı boş alanlarla orta saha oyuncularına seçenek sunması oyunun gidişatına mutlak katkı sağladı. Bu arada Erdinç'te gecenin flaş oyuncusuydu. Kaleye geçtikten sonra Ergün'ün yerine de adeta libero görevini sürdürdü. Metin hem attığı kötü gollerle hemde oyun organizasyonu ile rakibi yıldırdı. Şehzat, Ergün, Köksal, Adem ve İbrahim'de ellerinden gelen gayreti gösterdiler. Biraz daha topa sahip olma yönünde becerilerini kullanabilseler, netice üzerinde de tesir etmeleri kaçınılmaz olacaktı. Gerçi bazı arkadaşlar netice üzerine tesir ettiler ama .. neyse. Tabi her zamanki gibi Cengiz'e bir parantez açmak gerekir. Bir kaç gol atmasına rağmen Mevlana Özgençlik Spor'a gönül vermiş "Mürid" gibiydi. 

Murat ve Emre'nin önderliğinde ve gençliklerinin enerjileriyle ilk yarı iyi oynadılar. Ama Erdinç'in Murat Sabuncuyu kalede unuttunuz ikazında sonra dikiş tutmadılar. İkinci yarıda orta sahanın yeteri kadar savunmaya destek olmaması hem farkın kapanmasına hemde oyun olarak ezilmelerine neden oldu. Sabuncu, Çağrı, Şükrü ve Bertan'ın defanstaki mücadelesi, Emre, Alirıza ve Nesim'in orta sahadaki mücadelesi ancak bir yere kadardı. Forvet hattında yer alan Ovalı ve Yadin'in yardımlaşmayı unutarak bireysel oyuna dönmeleri, gol atamamalarının belkide en önemli nedeniydi. 

İyi mücadele etmek her zaman tabiki yetmiyor. Karşılarında tecrübe, yardımlaşma ve belkide paylaşmayı amaçlayan bir Veteranlar gurubu vardı.

İnsanları sevgi ve hayalleri ayakta tutar. Hayal kurmaktan vaz geçmeyin.

Oyun bittiğinde şahta piyonda aynı kutuya girer.

Sevgisiz ve futbolsuz kalmayın.

Özcan DÖNMEZ

4 Mayıs 2011 Çarşamba

OYNAYASIM YOK

İhanet nedir? Aldatmak mı? Sırtından bıçaklamakmı? Yoksa saf değiştirmekmidir? Belkide düşündüklerini söylemek yerine duyulmak istenileni söylemektir ihanet. Bazılarına görede "oynayasım yok" diye nitelendirilebilir. Bütün bunların bir nedeni olmasa, olurmuydu ihanet. Duygusal yakınlıkmı, menfaatmi yoksa intikam hırsımıydı? Her şey olabilirdi tabiki diyelim ve ne ihanet edenlerden nede ihanete uğrayanlardan olalım diyerek konuyu bağlayalım.

Dün akşam hem hava hemde saha koşulları futbol oynamaya son derece müsaitti. Oyunun sekiz kişilik ekiplerden oluşması da oyunun güzelleşmesine katkıda bulundu. Belkide uzun zamandır bu kadar pas yapmaya çalışan oyuncular bir araya gelmişti. Öyle anlar geldi ki topu kazanmak son derece zor hale geldi. Bunun temel nedeni pas anlayışının gelişmesine paralel pas sayısınında artmasıydı.

Diğer bir hususta her iki takımın attığı gollerin hazırlanışı ve güzelliğiydi. Paslaşmanın ve yardımlaşmanın neticesinde atılmış estetik goller, asistleri yapanlar ve golleri atanlar için ayrı ayrı anlam ifade etmekteydi.

Tamandualar:

Özcan ** Cengiz * Şükrü *** Köksal ** Gökhan *** Nesim *** Ergün ** İbrahim **

Karıncalar:

Erdinç *** Özgün ** Adem ** Murat ** Metin *** Şehzat *** Airıza *** Yadin **

Eğitim ve yurt dışına gidecek arkadaşlara başarılar diliyor ve nice maçlara diyoruz.

Sevgisiz ve futbolsuz kalmayın.

Özcan DÖNMEZ 

27 Nisan 2011 Çarşamba

YILDIRIM GİBİ ...

Cengiz Üstünel ve Özcan arasında yaşanan penaltı tartışmaları haricinde herkes kendi aleminde dolaşıyordu. Herkes yemin etmişti sanki, üç dört pastan fazla yapmamaya. Niye yapsındı ki, bir iki çalım atsa sonrada güzel bir şut çekse ve golü atsa. Arkadaşları sırayla tebrik etse ve gururla yürüse kendi sahasına küçük dağları ben yarattım havasıyla. Bu anlayışa sahip oyuncu sayısı her iki takımdada yeteri kadar vardı. Paslaşmayı, yardımlaşmayı ve mücadeleyi kendilerine zul sayıyorlardı sanki. Halbuki deneselerdi bir gün paslaşmayı ve  yardımlaşmayı, ne kaybedelerdi? Çok basit bir tanımı tekrar gündeme taşıyalım ve konuyu bağlayalım. En kısa yoldan en müsait arkadaşına verdiğin pastan daha değerlisi yoktur.

Gidişat ile ilgili olarak gördüğüm ve yanlış olduğunu düşündüğüm hususta, kadro seçimleriyle oluşturulan rekabette sadece netice almak üzere oluşan motivasyon ve hırs. Bu hava saha içindeki mücadele ve atmosferi etkilemekte, dolayısıylada tartışmaların temel nedeni olmaktadır. Kadro seçimlerinde gösterilecek özen bir sonraki haftada yaşanacak tartışmaların da önüne geçebilir. Bunun için her hafta değişik kadrolarla mücadele etmek, hep kazanmak amacı yerine hep mücadele etmek amacına hizmet edecektir.

Tamandualar: 
Özcan * Erdinç * Murat * Emre * Alirıza ** İbrahim ** Özgün ** Bertan ** Nesim **

Karıncalar:
Metin ** Cengiz ** Mücahit ** Ergün *** Şükrü *** Gökhan *** Köksal ** Adem ** Şehzat ** 

Gecenin akılda kalan yanı yapılan penaltı tartışmasıydı. Her zamanki gibi Cengiz Üstünel'in dediği oldu. Zaten başka bir neticeninde olması beklenemezdi. Penaltı tartışması zaten sanaldı ve penaltı gibi penaltı değildi. Burda Özcan'ın ısrar etmesiyle, Cengiz'inde karşı ısrarı arasında hiç bir fark yoktu. Her iki tarafın hamleside stratejik ve uzun vadeli bir hamleydi. Fener camiasının spor kamu oyu üzerinde yarttığı psikolojik baskının bir benzeride DTS camiasının üzerinde Cengiz ÜSTÜNEL tarafından oluşturulmasıydı. Konuyu Azizim Cengiz ÜSTÜNEL Yıldırım gibi düştü Yenibosna semalarına diyerek bağlayalım.

Bireysel hataların özellikle Tamanduaları yıkan etken olduğu, Karıncaların ise kazanmayı hak edecek bir oyun sergilediğini söyleyelim. Karıncaları tebrik ediyor ve sağlıkla nice maçlara diyorum.

Sevgisiz ve futbolsuz kalmayın.

Özcan DÖNMEZ

14 Nisan 2011 Perşembe

DOKUZ SEKİZLİK GALİBİYET


DTS futbol müdavimleri soğukla ılık arası, “tam hastalık havası” olarak ifade edilebilecek bir Yenibosna akşamında her zamanki gibi futbol ve dostluk için sahadaydı. Camianın temel taşı Özcan Bey’in yokluğunda oluşan ve Şükrü bey ve Ali Rıza beyin hazırlayıp sunduğu kadrolar şöyleydi:

Tamandualar:
Metin***/Erdinç***/Şehzat***/İbrahim***/Ali Rıza***/Özgün***/M. Sabuncu**(+1:hattrick)/M. Ovalı***/Adem***(+1:sıçrama bonusu)

Karıncalar:
Cengiz**/Ergün***/Mücahit***/Bertan*/Nesim*/Emre**/Şükrü**/Köksal**

Bazı maçlar vardır ki mücadeleden yoksundurlar ve unutulur giderler; ama öyle maçlar da vardır ki sahne oldukları çekişmeyle hafızalara kazınıp her daim hatırlanırlar. Maalesef yazımız konusu maç ilk kategoriye giriyor. Şükrü Cesur’un jeneriklik golünün ardından toparlanmakta gecikmeyen Tamandualar, kadrolarındaki oyuncu sayısı üstünlüğünü de kullanarak oyundaki dengeyi on dakika gibi kısa bir süre içerisinde kendi lehlerine bozmayı başardılar. Maçın 25. dakikasından sonraki kısımda da “yaptıkları çift kale antrenmanla önlerindeki maçın hazırlıklarını tamamlayarak kampa girdiler” şeklinde ifade edilebilecek bir performans ortaya koyarak kadro oyuncu sayılarının işaret ettiği 9/8lik aksak Roman ritmini yakalayıp güle oynaya farklı galibiyete uzandılar. Galibiyetin en büyük argümanları Metin Bey’in atak organizasyonları ve fırsatçılığı, M. Ovalı Bey’in ortadan yaptığı driplingler ve Erdinç Bey’in tam yerinde müdahaleleri idi ama kendileri için ayrıca parantez açılması gereken oyuncular da vardı sahada. Mesela Ali Rıza Bey enerjisini geçtiğimiz maçlara oranla çok daha verimli kullandı ve sağ kanadın sorunsuz işlemesini sağladı. Âdem Bey güzel pas/ortaları ve akıllı oyunuyla hem fiziksel hem de mental olarak önceki maçların fersah fersah ötesinde bir oyun ortaya koydu. Sahalarımızın temel direği Şehzat Bey ise defanstaki disiplinli oyununa bahsettiğimiz temel direk dibinde aldığı pasları kaleye tıklayarak kaydettiği golleri de ekledi.

Bir de ayrıca paragraf açılması gereken bir hadise vardı ki oyunun son 20 dakikasında Tamandua forvet hattında değişik bir hareketliliğe neden olmuştu. Artık yerine oturmuş Tamandua hatlarının ve kadrodaki oyuncu fazlalılığının etkisiyle kendine daha önce hiç oynamadığı bir mevki olan forvette yer bulan M. Sabuncu, bu mevkideki vasat oyununu ortalama 1 metre mesafeden kaydettiği üç beleş golle süsleyerek hat-trick yaptı. Bu olay maç sonunda birçok otorite tarafından en bariz kıyamet alametlerinden biri olarak yorumlandı. Hayırlara vesile olmasını temenni ediyoruz.

İstediği oyunu maç boyunca bir türlü oturtamayan Karıncalar için ise söylenecek fazla bir şey yok. Ergün Bey’in liderliğinde beton gibi görmeye alıştığımız defans bu defa su sızdırdı ve gelen ataklara daha fazla dayanamayıp kısa sürede yıkıldı. Defansın çöküş döneminde kaleye geçmesi ise Nesim Bey’in şanssızlığı oldu. Karıncalardan akılda kalan, son haftalarda form grafiğini düzenli olarak yükselten Mücahit Bey’in etkili ama yetersiz oyunu ve üst direkte patlayan nefis şutu idi.

Öyleydi böyleydi derken futbol dolu bir salı akşamı kritiğinin sonlarındayız, affınıza sığınarak vakit çok geç şeklinde cümleyi tamamlıyorum. Emeği geçen herkese teşekkür ediyor ve Özcan Bey’e en kısa zamanda polyester sahalara dönmesi temennisiyle acil şifalar diliyoruz.

Murat SABUNCU

5 Nisan 2011 Salı

KAPLANMI EJDERHAMI ?

“Düşünüyorum, o halde varım” veya “Düşündüğüm kadar ve düşündüğüm sürece varım” gibi önermelerden esinlenerek geliştirdiğim,  felsefe mi, psikoloji mi olduğu tartışmalı “Kaybediyorum, öyleyse varım” yaklaşımı biraz abartılı olabilir.  Kazanma arzusu, çekişme, heyecan olmazsa olmaz. Yoga yapmıyoruz, futbol oynuyoruz (en azından oynamaya çalışıyoruz) sonuçta. İşin içinde elbette yarışma var. Ama hep beraber eğlenme duygusunun yerini yarışmadan öte adeta birbirimizle savaşma duygusu almamalı, yıllardır devam eden bir gelenek başlangıçtaki ruhunu kaybetmemeli diye “Düşünüyorum”.

Resmi açıklamaya göre maç kadroları, Şehzat Sümer ve İbrahim Çulhaoğlu tarafından hazırlandı. Çok da yanlış sayılmaz; benim şahsen, bizzat, kendim olarak tek bir isim bile seçmemiş olmamı göz önüne almazsak.  Ama, Şehzat Sümer’in sözü benim sözümdür, kararı benim kararımdır. Dolayısıyla resmi açıklamaya itirazım yok. Şehzat Sümer’in, dengeli kadrolar olmadığı zaman maçların tatsız olduğu fikrinden yola çıkarak kadro seçimlerini ne kadar isabetli yaptığı, maçın tarihin en çekişmeli maçlarından biri olmasıyla kanıtlandı.

Ne anlattığını pek hatırlamadığım ama, bir ressam elinden çıkmış gibi duran düşsel sahneleriyle zihnimde iz bırakan Kaplan ve Ejderha filminden esinlenerek  -hiçbir alt anlam yükleme kaygısı olmaksızın - takımlara isim verdim. Oyunculara dağıtılan yıldızların ardında derin futbol bilgisi, özel oyun okuma yeteneği gibi iddialar olmadığını söylemeye gerek var mıdır, bilmiyorum. Hatta ortada bir objektiflik iddiası bile yoktur. Tahmin edebileceğiniz gibi, bu yıldızlar gökyüzünden düşler sahnesine rastgele dökülmüştür.

Kaplanlar :
Cengiz***, Mücahit****, Nesim****, Emre***, Ergün***, Köksal***,İbrahim**,Tuğrul***

Ejderhalar :
Erdinç***, Şehzat***, Murat Ovalı***, Murat Sabuncu**, Şükrü**, Bertan***, Özgün**, Ali Rıza**

Şehzat Sümer, kadro dengesini Kaplanlar iyi savunma, Ejderhaların iyi hücum takımı olacağı varsayımı üzerinden kurmuştu.

Kaplanlar, Cengiz Üstünel’in top tutma özelliğinin de katkısıyla oyunu rakip yarı sahaya yığdılar, ancak kalabalık rakip savunmayı aşmak çok kolay olmadığından golleri daha çok uzaktan şutlarla buldular. Bu uzaktan şutların ve gollerin yüzde doksanı da gecenin yıldızı Mücahit Öztürk tarafından atıldı. Özellikle, Erdinç Türker’in kalesine vurduğu ve doksandan gol olan şut görülmeye değerdi. Emre Koskuoğlu’nun çataldan dönen topu da akılda kalan sahnelerden biriydi. Ergün Eyüboğlu, her zamanki gibi defansın sigortası rolünü oynadı. Sahada basmadık yer bırakmayan Nesim Karaduman, maçı noktalayan golü atarak performansını taçlandırdı.

Ejderhalar organizasyon yetersizliğinden mi, rakip savunmanın dayanışmasından mı bilinmez hücumda dağınık bir görüntü çizdiler. Şehzat Sümer artık imzası haline gelen arka direk gollerinden iki tane attı. Erdinç Türker, kaleden forvete sahanın her yerindeydi. Murat Ovalı, takımının dinamizm kaynağıydı.

Bir Kaplanların, bir Ejderhaların öne geçtiği,  farkın hiç açılmadığı, çekişmeli bir maç oldu. Skor, 7-6 olarak kayıtlara geçebilir. Kimin kazandığının fazla bir önemi yok. Çok klişe ama, dostluk kazanmalı.

İbrahim ÇULHAOĞLU

31 Mart 2011 Perşembe

YUFKA YÜREKLİ İRLANDALI

Saatlerin ileri alınmasıyla beraber gün ışığında futbol oynamaya başlayan DTS ekibinde gözle görülür bir performans artışı vardı. Geçen haftalara göre hem  pas sayısında  hemde yardımlaşma niyetinde bir yükseliş gözlenmekteydi. Ama futbolun hatalar oyunu olduğu bir kez daha gözler önüne serilmiş oldu. Eğer iyi savunma yapar ve yardımlaşarak boş alanları kapatırsan başarılı olman o derece yüksek. Bunlarla beraber belkide en önemlisi oyun planına sadık kalmak. İlk yarı dağılan Tamandualar oyun planı ve yardımlaşmadan uzaklaştıkları için Karıncaların bireysel yetenekli oyuncuları ön plana çıkarak skoru kendi lehlerine değiştirdiler. Birde bireysel hatalar ve futbol şansı eklenince, Tamandualar sahada tanınmaz hale geldiler. 

İkinci yarının başlamasıyla beraber oyun anlayışını değiştiren Tamandualar, Ergün ve Şehzat'ın defanstaki üstün gayretine Nesim ve Özgün'ün forvetteki üretkenliği eklenince sahada vermiş oldukları mücedelenin karşılığını almış oldular. Tamanduaların dokuz kişi oynamasının kime yararı olduğu konusunda ise  tartışmalar bir süre daha devam edecek gibi gözüküyor. Bir maçta üç penaltı iddasını fiiliyata geçiren Cengiz ÜSTÜNEL, dün akşam kazanılan penaltı pozisyonu ve atışında neden bu kadar yufka yürekliydi hala anlamış değiliz. Yoksa içimizdeki İrlanda'lılardan birimiydi acaba? 

Karıncaların defansında mücadele eden Şükrü, Bertan ve İbrahim'de ellerinden gelen gayreti göstererek geceye renk kattılar ama ikinci yarı orta sahadan yeteri kadar destek alamayınca bir çok pozisyonda çaresiz kaldılar.

Tamandualar:

Özcan ** Şehzat **** Alirıza *** Nesim *** Özgün *** Ergün **** Cengiz ? Murat Sabuncu *** Emre ***

Karıncalar:

Metin ** Mücahit *** Murat ** Bertan *** İbrahim *** Şükrü *** Adem *** Çağrı ***

Tamandualar 6-2 geriden gelip oyunu özellikle ikinci yarıda kontrol ederek 7-7 ye getirdiler. Bu beraberlik Tamandualar için bir galibiyet kadar değerliyken, Karıncalar için ise mağlubiyet kadar üzücüydü.

Gecenin akılda kalanları ise, Ergün'ün üç topu üst üste çıkarması, Cengiz'in Özcan'a yaptığı asist, Nesim'in korner atışından bulduğu gol ve Mücahit'in defansın arkasında topla buluşarak attığı gol.

Sevgisiz ve futbolsuz kalmayın

Özcan DÖNMEZ

22 Mart 2011 Salı

UMUT FAKİRİN EKMEĞİ

Abilerimiz futbol oynarken, beklerdik kalenin arkasında veya sahanın kenarında topu getirmek hevesiyle. Yarış yapardık bir birimizle kim getirecek topu diye, çünkü onlar siboplu ve kuyruk yağı ile derisi güçlendirilmiş futbol topu ile oynarlardı. O topa dokunmak, azda olsa topu sürmek ne müthiş bir duyguydu. Bazen oyuncu eksik olduğunda kaleye alırlar gol yememek için üstümüzü başımızı parçalar ve büyüklerin gözlerine girmek için her şeyi yapardık. Abilerimizin bazılarına çok güzel çalım attığı için, bazılarına da etkili şut attığı için imrenirdik. Kale direkleri olmadığı için çok tartışma çıkardı "taş üstü" diye. Belkide şut çekenler pısırık yetişti tartışma olmasın diye hep kalenin ortasına vurdular. Sonra takımlar kurduk. Şimdiki zaman gibi değilki hazır forma alasın. Bizde toz boya alarak beyaz fanilalarımızı kırmızıya boyadık. Arkasında eğri büğrü dikilmiş numaralar. Ama güzeldi ve anlamı çok büyüktü. Çünkü artık takım olmuştuk. Takım olana kadar çok top getirdik kale arkasından, saha kenarından.

Bir an gözümde canlandı çocukluk yıllarım dün akşam. Kendimi gördüm gençlerde. Bir hafta önce oynanan maçta alınan malubiyet sonrası, takım içinde bir abiye ihtiyaçları olduğunu gündeme gelince tabiki hayır diyemezdim. Ama Tamandua takımın boyunun ölçüsünü almak için pusuya yatmış bir Cengiz ÜSTÜNEL vardı. Ama nafile bir çabaydı.  Karşılarında takım olma yolunda çaba gösteren gençlerden kurulu dinamik bir takım vardı. Sonuç tabiki beklenen sondu. Oyun ise beklenen sondan daha acımasızdı. Her şey vardı sahada. Yardımlaşma, paylaşma, alan savunması, belkide en önemlisi etkili hücum ve fantastik goller. Birde yeşil yelekleri giyerek birde jest yapmışlardı üstelik. Kimse bu jeste ilgi göstermemişti, zaten ilgi görmek içinde yapmamışlardı. 

Tamandualar:

Özcan **** Ergün *** Şükrü ** Mücahit ** Murat Ovalı ** Bertan *** Alirıza ** Emre *** Çağrı ****

Karıncalar:

Metin ** Cengiz * Erdinç ** İbrahim * Gökhan ** Adem * Murat Sabuncu * Özgün * Şehzat *

Sonuç yazmıyorum, başınız üstündeki yıldızlara bakmanız yeterli olur diye. Ama dün gecenin yıldızı sanırım Özcan'dı. Hem mücadelesi hemde attığı goller hafızalarda yer alacak düzeydeydi. Karıncalar attıkları gollere! takım olarak çok sevinerek takım bütünlüğünü ön plana çıkarmaya çalışmaları görülmeye değerdi. Bizim oralarda bir laf vardır. "Umut fakirin ekmeği" diye. Sakın umudunuzu kaybetmeyin ve hayallerinizin peşinden koşmaya devam edin.


Futbolsuz ve sevgisiz kalmayın.


Özcan DÖNMEZ

Not:Dün akşamki  mücadelenin gerginliği ve öneminden dolayı rakip takımdaki arkadaşlarla girdiğim tartışmalardan dolayı özür diliyorum. Birde son attığım golden dolayı. Bana yakışmadı oyunu bırakan takıma bunu yapmamam gerekirdi.

16 Mart 2011 Çarşamba

GENÇLİK BAŞIMDA DUMAN

GENÇLİK BAŞIMDA DUMAN
Uzun bir aradan sonra ilk defa hava ve zemin şartlarının futbola uygun olduğu ılık bir İstanbul akşamında yeni topları eşliğinde buluşan DTS’liler, Çobançeşme Arena’nın yeşil polyesterine kadroların temel taşı Özcan Dönmez’den yoksun olarak çıkmıştı. Takımların orta yuvarlak etrafında “Gençler” ve “Daha Az Gençler” olarak ayrılmasıyla birlikte DTS ligi tarihinde belki de ilk defa Tamandua – Karınca çekişmesini tam anlamıyla sahaya yansıtacak kadrolar şu şekilde oluştu:
Tamandualar:
Cengiz*** / Metin*** / Erdinç*** / Ergün*** / A. Rıza*** / Özgün*** / İbrahim*** / M. Sabuncu***
Karıncalar:
Bertan** / M. Ovalı*** / Çağrı*** / Emre** / Şükrü** / Köksal*** / Nesim** / Mücahit**
 Maçın başından itibaren iyi organize olan Tamanduaların hatlar arası dengeyi de oturtması ile birlikte Cengiz Bey’in şık asistleri eşliğinde (evet.. doğru okudunuz!) ilk goller geldi. Bundan sonra da kurduğu dengeli oyunu maçın bütününe yayan Tamandualar, zaman zaman  devreye giren şans faktörünün de etkisiyle farklı galibiyete uzandı. Tabi ki bir tarafın şansı her zamanki gibi diğer tarafın şanssızlığından kaynaklanıyordu ve bu sadece şanssızlıktan ibaret olsa Karıncalar daha normal bir yenilgi alarak sahayı terk edecekti; fakat şanssızlık Mehmet Ali Erbil’in programlarında yarışmacılara “Evde sular mı kesik?” diyerek takıldığı boyutta olunca, yer yer maça 5 dakikalık abdest molası verilmesi gündeme geldi. Topun bir takımı sevmemesi denilen hadise bu olsa gerekti. Karıncalar özellikle M. Ovalı ve Çağrı Beylerin bütün çabalarına rağmen içlerine Guiza girmişçesine bir türlü çerçeveyi tutturamadılar. Son pozisyonda Emre Bey’nin çektiği ve direkten dışarı çıkan pozisyon sonrasında Ergün Bey’in “Yahu şu topa bi türlü şöyle vuramadınız” diyerek kendi kalesine çektiği şutun da dışarı çıkması Karıncaların bu genel şanssızlığını özetler gibiydi.
Ama bu durum Karıncalar’ın maçı kaybetmesine neden olan dosyanın sadece kapağıydı aslında. Liderden yoksun takımda Mücahit Bey’in organize etmeye çalıştığı  Karıncalar bir türlü hatlarını oturtamadı ve sahanın yüzde yüz gereği olan geri dönüşlerde başarılı olamadılar, yani ters ama doğru bir tabirle ifade edersek ileride azalamadılar. Karıncaların attığı gollerin kaleyi bulan şutlara oranının bu kadar düşük kalmasında Tamanduaların defansının zaman zaman 50 cm bandına kadar düşürdüğü kademe anlayışı ve Ergün Bey’in kaleye ördüğü etten duvar da etkili oldu. Ard arda kaçan goller sonrasında da Tamandua defansı adeta Kanije savunmasına dönüşmüştü. İleride de başta Metin Bey’in kurduğu verimli oyun ile Erdinç Bey’in ön libero kavramını tanımlayan yerinde çıkışları sayesinde Tamandualar haklı ve farklı galibiyete uzandılar. Maçın unutulmaz anları arasında ise şüphesiz Erdinç Bey’le Ergün Bey’in el ele Tamandua kalesine bıraktıkları gol birinci sırada yer aldı.
Genel olarak maça bakıldığında, maçın oynandığı güzel hava şartlarına uygun şekilde ter atmaya yönelik, pozisyon açısından zengin fakat oyun kalitesi açısından vasatın biraz üzerinde bir oyunun ortaya çıktığı gözlemlendi. 
Emeği geçen herkesi tebrik ediyor ve “futbol ve sevgiyle kalmanızı” diliyorum.
Murat SABUNCU