Son maçta, Cengiz Üstünel’e çarpan kamyonun plakasını alamadık, ama, bu küçük kaza nedeniyle en azından gönlümüzde bu sezonun sona erdiğini hissettik. Cengiz Üstünel’e geçmiş olsun dileklerimizi iletirken adet olduğu üzere geçmiş olan sezonun bir değerlendirmesini de yapalım.
DTS Liginde 2009/2010 sezonu büyük ihtimalle “Fanteziler Sezonu” olarak hatırlanacaktır. Genellikle Murat Seyhan veya Ergün Eyüboğlu’nun hayal gücüne dayanan fantezi takımları maalesef çoğunlukla hüsrana uğradılar.
Bu sezon çeşitli sebeplerle İstanbul’dan veya takımdan ayrılanlar (Ongan, Serdar, Ayhan, İhsan ve aramızda olup da mazeretliler) olmasına karşılık yeni gelen arkadaşlar kadro zenginliği sağladılar. Erdinç, Ergün, Mücahit, KAR (Küçük Ali Rıza), Sabuncu, Şükrü yeni renkler olarak aramıza katılırken, Özgün ve Gökhan, artık misafir kontenjanından değil, as kadro elemanı olarak maçlara çıkmaya başladılar. Ahmet Olgun, Mehmet Sivri ve teknik servisten Ahmet arada maçları şenlendiren isimler oldular.
Şimdi, tarafsız jürimizin, evrensel kategorilerde, tamamen objektif kriterlere göre belirlediği sezonun en iyileri ve en kötülerine bir göz atalım.
En romantik maç : Bu sezon, futbol gönüllüleri gerçekten de yağmur, çamur, kar, fırtına demeden pek yüz vermeyen bir sevgilinin peşinde koşar gibi bir meşin yuvarlağın peşinde koştular. Özellikle, buz hokeyi pistine dönen sahada, spot ışıklarının da yardımıyla ortama masalsı bir hava veren uçuşan kar taneleri arasında, donmak üzere olan ellerine ve kulaklarına rağmen oyuncuların destansı bir mücadele sergilediği maç, futbol romantizminin doruk noktasıydı.
En iyi maç : Bireysel yeteneği yüksek forvetlerin leblebi gibi gol attığı maçların arasında, zaman zaman iyi savunma oyunları ve iyi kalecilik performansları gördüğümüz maçlar da vardı. İlk akla gelen tabii ki skoru gibi kendisi de 4-4’lük olan maç. Ayrıca 6-4’lük maçı da unutmamak gerek.
En kötü takım : Orijinal adı ile Jedi’lar (cedaylar), sonradan verilen isimle Yediler. Barış savaşcıları, renkli ışın kılıçlarına rağmen Naviler karşısında tutunamayıp hüsrana uğradılar. Murat Seyhan’ın nostaljik fantezisi, modern futbolun gerçekleriyle baş edemedi.
En popüler takım : Kazansa da kaybetse de her zaman Tamandualar.
En iyi kalecilik performansı : Erdinç. Sanırım bu üzerinde tartışmaya ihtiyaç olmayan başlıklardan. Ancak, Erdinç bu performansını bir, iki maçta göstermekle yetindi.
En kötü kalecilik performansı : Şehzat. İki maçtaki performansı özellikle dikkat çekiciydi. Kaleye geçip hemen gol yiyip hemen kaleden çıkıverdiği maçtaki performansı olağanüstüydü. Ayrıca, İbrahim’in sadece maçta değil, sadece sezonda da değil, DTS Ligi tarihinde rakip kaleye attığı ilk şutun gol olmasını, Şehzat’ın İbrahim’e moral vermek niyetiyle açıklamaya çalışması otoriteler tarafından pek inandırıcı bulunmadı.
En farklı giyinen oyuncu : Tabii ki Şehzat. Oyuncuların çoğunun yetenek ve oyun açısından olmasa da kılık kıyafet açısından daha çok futbolcuya benzemeye başladığı sezonda, Şehzat kendine özgü stilinden vazgeçmeyerek azimli direnişini sürdürdü.
En yürekli oyuncu : Kürşad Akyürek. Önceki sezonun şanslı, adeta efsunlu oyuncusu Akyürek, yüreğini ortaya koyarak mücadele verdi, kendini sert şutlara siper etti. Ancak, bu sezon performansını belirgin şekilde arttırması, kaybettiği büyüsünü telafi etmeye yetmedi.
En sürpriz oyuncu : Murat Sabuncu. Lige sezon ortasında katılmasına rağmen sezonun iz bırakan oyuncularından oldu. Kendine özgü oyun stili, tahmin edilemez hamleleri ve enerjisiyle oynadığı takımlara ruh kattı.
En iyi kaytaran oyuncu : Deniz. Murat Sabuncu’nun sanata ve sanatçıya destek projesinden yararlanması, jüri tarafından kendisi için hafifletici bir neden sayıldı. Kategorinin favorilerinden Şehzat, en azından bir maç için uzaklardan maça gelerek fedakarlık göstermesiyle jüriyi etkiledi ve bu unvandan kurtuldu.
En çok eleştirilen : Tabii ki Cengiz Üstünel. Çalım atmayı gol atmaktan daha çok sevdiği herkesçe malum. Pas vermekle de arası hoş olmadığı için çalım attıktan sonra da ya yine çalım atmayı ya da gol kaçırmayı denedi. Gol kaçırmada başarısız olunca güzel goller de atmadı değil. Takım arkadaşlarının maçlardan sonra “Cengiz Üstünel yüzünden yenildik.” veya “Cengiz Üstünel’e rağmen kazandık.” şeklinde açıklamalarda bulunmaları “Önümüzdeki maçlara bakıcaz.” türü futbolcu klişeleri arasına girdi.
En talihsiz : Cengiz Üstünel. Kendisinin sahada ve otoparkta başına gelenler maç gecelerinin ya karakolda ya hastanede sona ermesine neden olurken, pişmiş tavuğun kendi haline şükretmesini sağladı.
En iyi seyirci : Döne Çalık. Tüm kadro zenginliğine rağmen seyirci yoksunluğu çektiğimiz bir sezon oldu. Hüsamettin’in bovling ligine transfer olmasıyla tribünden uzaklaşan Şebnem’i bir ölçüde anlamak mümkündü. Yıldız da tribünden elini eteğini çeken isimlerden oldu. Geçen sezon hiç değilse seyirci olarak aramızda gördüğümüz Hasan Uzun, merakla beklenen futbol hünerlerini bize göstermediği gibi bu sezon tribünden de uzak kaldı. Sonuçta en iyi seyirci unvanı sezon başında tribünde gördüğümüz Döne’ye gitti.
En iyi spor fotoğrafçısı : Yıldız’ın çekimlerini sürekli ertelemesinin de bir sonucu olarak, gerektiğinde yerlere yatarak fedakarca fotoğraf çeken İbrahim bu unvana layık bulundu.
En mütevazı oyuncu : Elbette Şehzat. Muhteşem futbol tekniğini, arkadaşları kendilerini yetersiz hissetmesinler diye sezon boyunca özenle sakladı.
En iyi hakem : Ergün. Ergün, gerek pozisyonları yakından takip ederek isabetli kararlar vermesi gerekse futbolculara güven veren yönetimiyle bu unvanı kazandı(?). Oyun tarzı gereği sertliğe biraz izin vermekle eleştirilse de bu, maçtaki mücadelenin Premier Lig kalitesine yaklaşmasını sağladı.
En iyi savunma oyuncusu : Ali Rıza Üstad. Sadece top kesme, fiziğini kullanma, savunmadan hücum başlatma özelliği ile değil takım savunmasını organize etme yeteneğiyle de ön plana çıktı.
En tatlı sert savunma oyuncusu : Ergün. Hakemlerin çoğunlukla faul çalmadığı bir sertlikte oynayarak rakip forvetleri yıldırmayı başardı. Yine de kullandığı savunma teknikleri hep tartışıldı.
En tatlı savunma oyuncusu : İbrahim. İstem dışı birkaç hareket dışında neredeyse rakiplerine dokunmadan oynadı. Çoğu maçta takıma faydalı bir hareket yapmadan maçı tamamladıysa da zaman zaman bu tatlı oyunuyla rakiplerini durdurmayı başardığı da görüldü. Kondisyonunun sezon boyunca hep geriye gitmesi de ilginç bir özelliğiydi.
En sert oyuncu : Deniz. Sadece savunma bölgesinde değil sahanın her yerinde gözünü budaktan sakınmadan mücadele etti. Takım kuranların yeteneğinden yararlanmaktan çok kendilerini ondan korumak için tercih ettiği oyuncu oldu. Onunla aynı takımda olmak bile her zaman yeterli bir tedbir olmadı.
En iyi orta saha oyuncusu : Murat Seyhan. Jürinin tarafsızlığının tartışmaya açılabileceği bu seçim, sakatlığı nedeniyle arada form düşüklüğü yaşamış olsa da sezon genelinde takımına katkı yapan ortalama üstü performansına dayanmaktaydı.
En iyi forvet : Özcan Dönmez: Gerek asistleri, gerekse attığı birbirinden güzel gollerle bu unvanı hak etti. Ayrıca oynadığı takıma motivasyon sağlaması, takımını organize etmesiyle farkı yaratan oyuncuydu.
En iyi çıkış yapan oyuncu : KAR. Kendi hakkında büyük beklentiler oluşturmadı. Bunun da etkisiyle, çoğunlukla beklenenin üzerinde performanslar ortaya koydu. Oynadığı takımların hem savunma hem hücum gücüne katkı yaptı.
En iyi sol açık : Şükrü. Solak oyuncu yoksunluğu görülen ligimizde bir yıldız gibi parladı.
En büyük futbol küskünü : Adem. İlgisini uzak doğu sporlarına yönelterek futboldan uzaklaştı. Adını söylemenin yapmak kadar zor olduğu sporunu yaparken öğrendiği teknikleri henüz futbol sahasında göstermemiş olması nedeniyle kendisine teşekkür ediyoruz.
En büyük hayal kırıklığı : Mücahit. Büyük beklenti oluşturdu. Zaman zaman tekniğini konuşturduğu başarılı oyunlar çıkardıysa da sezon genelinde o büyük beklentinin baskısı altında bize hayal kırıklığı yaşattı.
Her mevkide lig ortalamasının üstünde oyunlar sergilese de, iyi oynamadığında bile uzaktan attığı gollerle takımının kazanmasını sağlasa da, en iyi performansını gösterdiğinde de, hatta sahanın en iyisi olduğunda bile bir türlü kendi vasatını aşmayı başaramayan : Metin.
Sezonu kazasız belasız olmasa da acısıyla tatlısıyla geride bırakıyoruz. Gelecek sezonda, iyi eğlenceler, iyi oyunlar hepimize.
Sevgisiz ve futbolsuz kalmayın dileği ile ...
İbrahim ÇULHAOĞLU