25 Ocak 2010 Pazartesi

NIETSZCHE'DEN SEÇMELER

Değerli dostlarım, bu gün ya takım kadroları yada kadro spekülasyonlarını yazıyor olacaktım, tabiki soğuk ve kar yağışlı hava gelmeseydi. Sadece hava şartları değildi yazmamın nedeni, Cengiz ÜSTÜNEL'in, İMMİB lehine Marmara Bölge Müdürlüğü çalışanlarını satması da bir başka nedendi. Açıkcası satılmak acı olmuştu bizler için. Ama ne yapalım. İstanbul insanı çabuk değiştiriyordu, zaten Şehzat alıştırmıştı anında satmaya. Ben buna meslek hastalığı diyorum. Bununla beraber asık suratlarıyla aramızda dolaşan arkadaşlarımıza ayna olabilmek dileğide birleşince, felsefe üzerine kafa yormuş ve kendisini "Filozoflar içinde ilk psikolog" olarak tanımlayan Nietszche üstadın düşüncelerinin bir kısmını bir araya getiren Psikolog Mine AKTAŞ'ın yazdıklarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

HAYAT

Gidene kal demeyeceksin...Gidene kal demek zavallılara, kalana git demek terbiyesizlere, dönmeyene dön demek acizlere, hak edene git demek asillere yakışır. kimseye hak ettiğinden fazla değer verme, yoksa değersiz olan hep sen olursun...

Düşün...Kim üzebilir seni senden başka? Kim doldurabilir içindeki boşluğu, sen istemezsen? Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen? Kim yıkar, yıpratır sen izin vermezsen? Kim sever seni, sen kendini sevmezsen? Her şey sende başlar, sende biter…Yeter ki yürekli ol, tükenme, tükenme...

Tükettirme içindeki yaşam sevgisini...Ya çare sizsiniz ya da çaresizsiniz...Öyle bir hayat yaşadım ki, cenneti de gördüm cehennemi de. Öyle bir aşk yaşadım ki, tutkuyu da gördüm pes etmeyi de. Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendimi bir sahnede buldum.Oynadım... Öyle bir rol vermişlerdi ki okudum, okudum anlamadım. Kendi kendime konuştum bazı evimde, hem kızdım hem güldüm halime.

Sonra dedim ki, söz ver kendine, denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin, sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin, uçmayı biliyorsan, düşmeyi de bileceksin, korkarak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredeceksin. Öyle hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım. Öyle değerliymiş ki zaman, hep acele etmem bundan, anladım.
Bizim oralarda bir laf vardır, "Lafın Tamamı Deliye Söylenir." ben az söyleyeyim siz çok anlayın deyip konuyu bağlayalım.
Sevgisiz ve futbolsuz kalmayın.
Özcan DÖNMEZ

21 Ocak 2010 Perşembe

HER YERDE KAR VAR

Balkanlar üzerinden gelen soğuk ve yağışlı hava DTM kompleksi ve civarında etkili olduğu anlarda, kaytarmaya meyilli arkadaşlar gün boyunca bu havada nasıl maç yapılır, maç oynanacak mı veya herkes geliyor mu kabilinden sorularla bir kamu oyu oluşturma çabalarını geçiştirdikten sonra nihayet maçın oynanacağı Londra Kamping Arena’nın zeminini karla kaplanmış ve hala kar yağışının devam ettiğini görünce yine bazı arkadaşlarda “nereden geldim bende buraya” gibi bazı izlenimler edinsem de, olan olmuş ve nihayet maçın başlama saati gelmişti. Bazı arkadaşların ilk defa kar üstünde top oynadıkları belli oluyordu. Bazıları ısınma işlemlerini farklı mekanlarda yaptıkları için oyuna çabuk adapte oldular. Bazı arkadaşlar ise futbolunu ne kadar ilerlettiğini göstermek için babasını sahaya çağırıp kendini göstermek gayretiyle oynadı. Bu arada hastalanmamak için has has bölgelerine haddinden fazla özen gösteren arkadaş olsa da, bunları tebessümle izledik. Hatta bazılarına soyunma odasında nerelerinin ıslanmaması gerektiği yönünde uyarılarımız oldu.

Böyle güzel havada top oynamanın ne kadar güzel olduğunu bildiğim için, içimizi ısıtacak eskilerden şarkının sözlerini sizlerle paylaşarak konuyu bağlamak istiyorum.

Her yerde kar var, kalbim senin bu gece
Belki gelirsin sen, bakarken pencereden
Gözler yanlız özler, karda senden izler
Yürümek karda zordur, Gelirsen bak aşk budur.
Dönsen köşeden şöyle
Şarkı söylerim böyle
Yağma kar dur artık
Bak buz oldu kalbim
Yağma sesimi duy
Belki gelir sevgilim
Göz yaşım dur düşme
Gelmeyecek düşünme
Kes ağlamayı artık
Bak oldu bana yazık
Karda zordur yürümek
Anladım gelmeyecek
Dünya oldu bana dar
Neden yağdın söyle kar
Dünya oldu bana dar
Neden yağdın söyle kar...?

Gelelim maçın değerlendirmesine. Öncelikle her iki takım oyuncularını böyle bir saha ve hava şartlarında yapmış oldukları mücadeleden dolayı tebrik ve teşekkür ediyorum. Sanırım arkadaşlarda bu koşullarda mücadele etmekten umarım memnun kalmışlardır.

Tamandualar:

Özcan *** Metin * Gökhan * Alirıza Üstad ** İbrahim *** Ergun ** Murat **

Karıncalar:

Özgün ** Erdinç *** Alirıza ** Murat Üstad *** Şehzat *** Mücahit ** Cengiz **

Dün gece göze batan oyuncular arasında İbrahim, Özcan, Erdinç, Murat Üstad ve Şehzat ön plandaydı. Bu oyuncular takımları adına elinden gelen gayreti gösterdiler. Hangi takımın kazanacağını Metin ve Gökhan oyuna katkıları ve hovardaca harcadıkları gol pozisyonları belirledi. Futbolun en basit kurallarından biri olan “Atamayana Atarlar” kuralı işledi ve Tamandular kaybetti. Aslında bu yenilgiye rağmen mücadele son derece başa baş oldu. Eğer Metin ve Gökhan gol pozisyonlarını hovardaca harcamasa maç öncesinde söylediğim gibi en az beş fark olurdu. Hele hele sahanın zemini karla kaplı olmasaydı. Düşünemiyorum maçın sonucunu ne olurdu.

Futbolun temel kurallarından biride, zemin ve hava şartlarının olağan dışı olması halinde, teknik kapasiteleri düşük olan takımlar lehine avantajın doğması durumudur. Dün akşam bu durumu bir kez daha görme şansına sahip olduk.

Gecenin yıldızı olmayı Özcan ve Erdinç’in yaptıkları mücadeleden dolayı hak ettiklerini, Gecenin hüsranları olmayı ise Metin ve Gökhan’ın yapmadıkları mücadeleden dolayı hak ettiklerini düşünüyorum.

Şehzat kardeşim maçların nerede kazanıldığını öğrenmeye başlamandan son derece memnun oldum. Mücadelen de fena değildi.

Son bir pragrafta Serdar ÇAVDAR'a açalım. İyi kötü iki yılın ardından hanım peşinden koştura koştura patates kontrolleri yapmak üzere tayinini Niğde'ye çıkartma çalışmalarını başarı ile tamamladı. Biz hep onu Ankara dönüşünde koşturarak daireye ulaşmaya çalışmasıyla, Yaz gününde başındaki beresinin altında devamlı üşümesiyle ve adeta kaplumbağa yavaşlığındaki hızıyla her zaman sevgiyle anacağız. Yolunun açık olması dileğiyle ...

Sevgisiz ve futbolsuz kalmayın.

Özcan DÖNMEZ

13 Ocak 2010 Çarşamba

NEREDESİN EY ŞEHZAT RESİMLER


Mücahit Öztürk, Erdinç Türker, Ergün Eyüpoğlu, İbrahim Çulhaoğlu, Kürşad Akyürek, Murat Seyhan, Alirıza Şahiner
Özcan Dönmez, Gökhan Toprakiş, Ahmet Olgun, Metin Mert, Alirıza Çataldağ, Adem Yüksel 

Murat Seyhan

Özcan Dönmez, Ahmet Olgun
Ahmet Olgun, Ergün Eyüpoğlu

Cengiz Üstünel




NEREDESİN EY ŞEHZAT

Evet değerli dostlarım, yenildikten sonra yazmaya alışmam gerekiyor sanırım. Bu iş biraz öz eleştiri yapmak gibi bir şey. Hem kendini eleştireceksin hem de karşı tarafı öveceksin. Bu arada övme işini yeteri kadar yapmazsanız vay halinize. Olsun biz yine karşı taraftaki dostlarımızı objektif olarak elimizden geldiği kadar övmeye çalışacağız.

Öncelikle Tamandualar takımının oyuncularını yerden yere vurarak başlayalım. Oyuna iyi başlayan Tamandualar, hem rehavete çabuk kapıldılar hem de defanstan çıkarken yapılan hatalar neticesinde kaçınılmaz sonlarını hazırladılar. Aslında güç farkı biraz Karıncalar lehineydi tabi. Ama olsun, bu Tamanduaların mücadele etmesinin ve koşmasının engeli olmamalıydı. Kazanmayı yeteri kadar istemediler ve en önemlisi bunu hak edecek mücadeleyi yapamadılar. Ve tabi ki kaçınılmaz son vuku buldu.

Özcan ve Mücahit, gecenin dibe vuranları arasında başı çektiler. Kendilerinden beklenen performansı ve mücadeleyi ortaya koyamadılar. Oyuna katkı yapmaları ve arkadaşlarını pozisyona sokmaları gerekirken, adeta ruhlar aleminde dolaşıyor gibiydiler. Özellikle Mücahit’in bir an evvel kendini toplayıp, hiç olmazsa koşmaya başlamasında fayda var.

Alirızaların ikisinden bir Alirızalık bir performans göremedik dün gece. Onlar uymuştu ruhlar aleminde gezinenlere. Ah Alirıza Üstad seni de yoldan çıkardı Ahmet’in konuşmaları. Tıpkı beni olduğu gibi, ama ne yapalım misafir gelince böyle oluyor. Birde topuyla gelmiş adam. Haklı, hep bana hep bana demekle. Eskidende böyleydi mahalle aralarında. Topu olanın mutlaka ayrıcalığı olurdu. Ya oyundan çıkaramazdık yada pasları atardık kendisine. Kalmış bir şeyler bilinç altımızda hala aynı refleksler.

İbrahim ve Fastcom Gökhan’da form düşüklüğü devam ediyor. Özellikle İbrahimde had safhada. Sanki başka alemlerde, kafasında bir şeyler planlıyor gibi belki de bir şeyler eksikte onu arıyormuş gibi. Gökhan ise bu hafta bal yapmaz arı misaliydi. Zaten form durumu hem düşük hem de dalgalı olunca katlanmak zor oluyor.

Trabzonlu Ahmet OLGUN’u katmıştı kadrosuna Tamandualar. Referansları da iyiydi. Fena değil diye anlatmışlardı onu. Hem Trabzonlu hem de Trabzonspor’luydu kendisi. Futbolun sadece şut olduğunu öğretmişler garibime. Öyle biliyor ne yapsın. Aslında fenada vurmuyor duran toplara. Dedik ya top kendi topu diye. Pas tercihi sol ayağına ve hep bana şeklindeydi. İnsan arada bir Rabbena der hep bana demekle olmaz be kardeşim. İşte bu anlarda aradık Şehzat kardeşimizi. Hem de ne aramak. O zaman anladık Şehzat’ın takım oyuncusu olduğunu ve yaptığı katkıları. Biraz nankörlük yapmışız Şehzat kardeşimize. Kendisine geçmiş olsun diyor ve bir an evvel aramıza dönmesini diliyoruz.

Karıncalar kaderlerini isyanı bu haftada mücadele olarak sürdürdüler ve neticesini de bu kadar kötü oynayan takım karşısında aldılar. Haklı bir galibiyetti. Kesinlikle onların bu başarısını küçümsemek gibi bir niyetimiz olamaz. Ama ajan kılığına girmiş Ahmet ve Hakem diye sahada hangi niyetle dolaştığı belli olmayan Cengiz’ide arkalarına alınca, Tamandualar sahada pasifize edilmiş oldular. Verilen kararlar karşısında sağduyulu davranan Tamandualar, oyunun sukünet içinde devam etmesini sağladılar. Hakeme buradan düdük diye bir aletin elinde olduğunu ve bunu da adil olarak kullanması gerektiğini hatırlatmak isteriz. Dediğim gibi bunlar asla yenilginin nedenleri olarak sayılmamalı ve galibiyete gölge düşürmemeli.

Karıncalar takımı bu akşam en rahat galibiyetini aldı. Ergun ve Erdinç hiç yorulmadı dolayısıyla da terlemediler bile. Çünkü onları ısıracak, rahatsız edecek ve pasör olacak bir forvet yoktu.

Adem ve Murat dün akşamın iyileri arasında yer aldılar. Adem ağabeylerinin de telkinleri ve yönlendirmesiyle takım olan katkısı had safhaya ulaştı. Murat, fizik gücünü oyun anlayışı ile birleştirdiği zaman daha takım oyuncusu oluyor ve neticeye tesir edebiliyor.

Akyürek’te dün akşamın iyileri arasında yer aldı. Oda tıpkı Ergun gibi zorlanmadan ve terlemeden maçı tamamladı. İki maçtan sonra yüzünü gülerken görmek güzel oldu. Özlemiştik gülüşünü.

Metin ve Özgün dün akşamın etkili ve tehlikeli ataklarını gerçekleştiren oyuncuları oldular. Hatta Metin o kadar kaptırdı ki kendini oyuna, Tanrının elinin sahada olduğunu duyduk ağzından. Yalnız Özgün’de biraz vurdum duymazlık var gibi. Sanki dayısının tasından çorba içmemiş gibi.

Bana göre maçın adamı Murat’tı. Hem orta sahada verdiği mücadele hem de forvete katkısıyla beraber attığı goller son derece güzeldi. Tebrikler Murat diyerek konuyu bağlayalım.

Bazı oyunculardaki gelişmeler bazı oyunculardaki düşüşler göz önüne alındığında, ekürilerin yeniden belirlenmesi ve bu konunun tartışılması gerektiğini düşünüyorum.

Sevgisiz ve futbolsuz kalmayın.

Özcan DÖNMEZ

6 Ocak 2010 Çarşamba

MAHŞERİN DÖRT ATLISI

İşte size gecenin kadroları.

Tamandualar:
Özcan 48 Alirıza Üstad 39 Şehzat 34 Murat Üstad 32 İbrahim 34 Alirıza 26 Gökhan 36

Karıncalar:
Metin 35 Adem 20 Özgün 19 Mücahit 24 Kürşad 36 Ergun 36 Murat 24

Mahşerin dört atlısı, İncil'de adları geçen ve kıyamet gününde ortaya çıkacaklarına inanılan 4 atlıyı anlatır. İşte bu dörtlüyü andıran Metin, Özgün, Mücahit ve Adem'den oluşan Karıncaların orta saha ve forveti bu gece ihtiyarlardan oluşan Tamanduaları tarihin derinliklerine gömebilir. Dedik ama ...

Bu dört at beyaz, kırmızı, siyah ve sarı renklerden oluşmaktadır. Atlar kutsallığı, kanın rengini, ölüme yakınlığını ve ölümün soğuk yüzünü simgelemektedir.

Bu dört atın binicileri ellerinde yay, kılıç, terazi ve ölüm taşımakta olup, güçlerini savaştan, kıtlıktan, yoksulluktan ve salgın hastalıktan almaktadır.

Biraz garip bir inanış ama …

Karıncaların dört atlısı Metin, Özgün, Mücahit ve Adem gençliklerinin de verdikleri enerji ve ellerindeki yay, kılıç, terazi ve ölüme benzeyen deparları, uzaktan şutları, ortaları ve çalımları ile Tamanduaları tarihin bilinmeyen yerlerine gömme fırsatını bir kez daha kaçırdılar. Aslında maça çok başlamışlar ve hem skor üstünlüğünü hem de oyun ve moral üstünlüğünü ele geçirmişlerdi. Ne olduysa oldu ve Alirıza Üstad bir anda kendine sanki vahi gelmiş gibi liberoya gelerek oyunun kaderini değiştirdi. Aslında bu değişiklikle sözde mahşerin dört atlısı ile birlikte yüzü çok az gülen Ergun’unda kaderi değişmiş oluyordu. Ama kaderden kaçılmayacağını Alirıza Üstad biliyordu. Daha kadrolar oluşturulurken Karıncaların başına neler geleceğini anlamıştı. Aslında Ergun’da bunu biliyordu. Belki kendince bir ümit demişti.

Takım kadrolarına ve yaş ortalamalarına baktığımızda Karıncaların yaş ortalaması 28 Tamanduaların ise 36 olduğu gün gibi aşikardı. Kadro olarak ta Karıncalar hem daha topa sahip ve teknik bir ekipti hem de sahanın her tarafını kullanacak yeteneğe sahipti. Ama futbol sadece bunlarla açıklanabilir ve yorumlanabilir bir oyun değildi. Futbol takım olarak oynanan ve bir birini tamamlayan oyunculardan kurulu bir şölendi. Bir birini tamamlayan oyuncuların aynı zamanda bir birine inanması da gerekirdi. Bence iki takım arasındaki en büyük fark buydu. Yani bir birini tamamlamak ve inanmaktı.

Murat Sabuncu geçen haftaya göre en azından toplara dürtmeye başlamıştı. Alirıza da ise bu hafta kazanılan topları kullanma yönünde anormal bir düşüş vardı. Ama iyi niyeti ve güler yüzü ona sitem etmemize engel olmadı.

Bu arada Adem kiloları ve yün fanilası gözümüzden kaçmadı. Adem bu yaşta bu kilolar neyin nesi. Hafiften bir göbek sana hiç yakışmamış bilesin.

Şehzat’ın oyunu etkileyen oyuncular arasında beklide ilk sıralardaydı. Oyuna yaptığı katkı olmasa sanki Tamanduaları satmaya gelmiş gibiydi. Metin’i milli yaptı. O ne goller öyle, 20-25 metreden her vurulan gol olur mu ? Oluyormuş işte, bu da kader.

Aslında dün gece gerçekten büyük bir mücadele oldu her iki takımda kazanmak için çok uğraştı. Bana göre sahanın en iyisinin Alirıza Üstad olduğunu belirtmek isterim. Vahiyden sonraki performansı bundan sonraki kariyer planlamasına da mutlaka ışık tutacaktır. Bende Üstadı bir kez daha tebrik ediyorum.

Birazcıkta kendimden bahsetsem sizleri sıkmam her halde. Dün gece oyunu değiştiren elemanlardan biri olduğumu ve iyi mücadele ettiğimi düşünüyorum. Hücum organizasyonlarının içinde etkin olarak yer aldım. Asist yaptım, goller attım ve bolca direkleri dövdüm.

Gecenin oyuncularını şöyle bir değerlendirirsek,

Vasat En Üstüler:
Hiç kuşkusuz ki Alirıza Üstad

Vasat Üstüler:
Özcan, Metin

Vasatlar:
Kürşad, Şehzat, Murat Üstad, Tesisatçı Gökhan, Mücahit, Ergun, İbrahim, Murat

Vasat Altılar:
Adem, Özgün, Alirıza

Not: Geçen hafta okurlarım sıkça eleştirdiler bu hafta yazınız kısa olmuş diye. Bende dayanamadım bu hafta yazımız biraz daha uzatayım dedim. Halbuki geçen haftaki yazımın giriş bölümünde sordukları sorunun cevabı mevcuttu ama …

Sevgisiz ve futbolsuz kalmayın.

Özcan Dönmez