31 Aralık 2009 Perşembe

YENİ UMUTLARA

Yeni bir yıla girmenin hem heyecanını ve mutluluğunu hem de birazcık üzüntüsünü yaşarken, yeni yılın tüm dünyaya sevinç ve umut getirmesini dileyerek başlamak istiyorum. Nadiren söylerim, yenilince yazmak zordur diye. Hele bu yeni yıl arifesinde olunca, sanki bütün yıl galibiyet göremeyeceğiz hissine kapılırız. Aslında yenmenin veya yenilmenin çokta büyük önemi yoktur. Asıl olan paylaşmak ve hissetmektir. Tabi ki kaybederken de oyunumuzu daha ileri noktalara götürecek varyasyonları geliştirmek hedefimiz olmalı. Bu varyasyonlar sadece kazanacak hamleleri kapsamamalı, futbolun şova dayalı bir oyun olduğu unutulmamalıdır. Saha içine kişiliğimizi ve benliğimizi de mutlaka yansıtmalıyız.

Öncelikle rakip takımı galip geldikleri için en samimi duygularımla kutluyorum. Saha içinde son derece iyi mücadele ettiler. Güzel goller attılar. Asistleri son derece kayda değerdi. Beklide en önemlisi çok mücadele ettiler. Orta saha oyuncuları oyunun her iki yönünde de başarılı oldular. Metin, Özgür ve Erdinç sanki daha ön plana çıktılar gibi. Özellikle Özgür’ün ortasında Metin’in kafa golü gecenin en güzel gollerinden biriydi. Bir diğer göze çarpan noktada Karıncaların centilmenliği idi. Hiç tartışmaya girmediler.

Tamandualar gecenin kaybedeni olarak eleştiriyi hak ettiler. Yeteri kadar mücadele edemediler. Çok top kaybettiler ve bu toplarında büyük çoğunluğu gol ile neticelendi. Tabi ki bu kayıplar onlar adına çok acemi hareketlerdi. Takımın en iyileri Murat Üstad ve Alirıza idi. Ellerinden gelen bütün gayreti gösterdiler. Özellikle Murat Üstad hem gecenin en güzel gollerinden birini atarken hem de defansa yardım etti. Özcan ve Mücahit gecenin bal yapmaz arılarıydı. Gökhan’ın oyunun başında sakatlanması da yenilgiyi hazırlayan etkenlerin başında yer aldı.

Tamandualar:

Özcan ** Mücahit ** Murat Üstad *** Alirıza *** Murat ** Gökhan *** Kürşad **

Karıncalar:

Metin *** Özgür *** Ergun *** İbrahim *** Şehzat *** Cengiz *** Erdinç ***

Kadrolara bakıldığında Karıncaların kaybetmesi zaten anormal olurdu. Hele Gökhan’ın sakatlanarak kaleye geçmesiyle neredeyse galibiyeti garantilemiş oldular. Yinede Karıncaları bir kez daha tebrik ederken kadro seçimlerinde daha adil davranılmasını, özellikle her yeni gelen oyuncunun Tamandualar takımında denemeye tabi tutulmamasını rica ediyorum.

Yeni yılda yeni umutlarla futbolsuz ve sevgisiz kalmayın.

Özcan DÖNMEZ

22 Aralık 2009 Salı

HANGİ TESİSATÇI ?

Tesisatçı deyip geçmeyeceksin. Tesisatçı var tesisatçı var. Bizim tesisatçıyı kısa boyuna ve hafif göbeğine bakarak “Karamürsel Sepetine” benzeten Cengiz, tesisatçılar arsındaki farkı ancak maç bittikten sonra anlayabilmişti. Ancak “Atı Alan Üsküdar’ı Geçmişti.” Ben hep söylerim. “Su Akarken Testini Dolduracaksın.” Ama bazı arkadaşlar hala yörüngeleri etrafında dönüyorlar, halbuki başka arkadaşlarının da yörüngelerine girebilseler neler olur neler olur. Bunlar yazılıp çizilmeyle veya dilinde tüy bitene kadar söylemeyle olmuyor. İllaki yaşayacaklar, bırakın yaşasınlar. Konuyu selam olsun tesisatçılara deyip bağlayalım.

Tesisatçı dedimse arkadaşları üzmek veya küçümsemek anlamında değil, biz biliyoruz ki onlar işinin ehli ve uzman “Teknisyenler.” Teknisyenlerin uzmanlık alanları sahada belirleyici oldu. Ahmet kardeşimiz “her işi yaparım” edasıyla sahada bütün rollere soyunurken, Gökhan kardeşimiz ise sadece bildiği “ağ bağlantıları” alanındaki hünerlerini, bloklar arasındaki bağlantılar şekline dönüştürerek, Sarıyer'in altyapısında edindiği tecrübeyle beraber sahaya yansıttı. Hem şık goller attı hem de pas bağlantılarını kondisyonun yettiği yere kadar sağlamaya çalıştı. Giydiği yeleğin altındaki formanın ağırlığını verdiği mücadele ile ayrıca ortaya koymuş oldu.

Kadrolara bakıldığında sahada mutlak favori hiç kuşkusuz ki “Karıncalar" takımıydı. “Tamandualar” bu durumu saha içinde yaptıkları mini toplantıda kendi aralarında dile getirdiler. Maça başlarken herkes elinden geleni yapacağını sanki gözleriyle beyan ediyorlardı. Bu umut ışığını gören Özcan, saha içindeki bazen tutan bazen de tutmayan taktikleri sayesinde maçın sonunu mutlu olarak bitirmeyi bildi.

Maçın yıldız tablosuna gelince;

Tamandualar:

Özcan *** Alirıza Üstad *** Şehzat *** Murat *** Alirıza *** Erdinç *** Gökhan ***

Karıncalar:

Kürşad *** İbrahim ** Ergun ** Özgür ** Metin *** Cengiz ** Ahmet **

Dün gece Metin sezon başından itibaren ilk defa bu kadar hırslı ve arzulu bir oyun sergiledi. Ancak arkadaşları ona ayak uyduramayınca oda yalnız ve ıssız adam olarak geceyi noktaladı. Belki temel sorun pas trafiğinde belli noktalarda yaşanan kesintilerdi. Bu durum pas yapmaya çalışan diğer oyuncuların hem olumsuz etkilenmesine hem de bireysel oynamalarına neden olmakta birlikte kendi oyunlarını da çözümsüzlüğe götürmüş oldu. Unuttum sanma Akyürek, tılsım bozuluyormu ne?

Tamandualar için ise dün gece oldukça zor geçmiş, ancak bu zorluğu paylaşarak, yardımlaşarak ve daha çok pas ile organize ataklar yaparak aştılar. Beklide Şehzat hayatının asistlerini dün gece yaptı. Birde son vuruşlardaki becerisini geliştirse. Alirıza, hiç mi ekmek yemedin? Sende şu son vuruş işini en kısa sürede çözmeye çalış. Bunun için sana önerimiz bir sandalye ve top alarak evin en uzun koridorunda çalışmaya başlaman.

Her zaman olduğu gibi istenen ve istenmeyen fauller için kendim ve takım arkadaşlarım için elimi kaldırıyorum.

Sevgisiz ve futbolsuz kalmayın.
Özcan DÖNMEZ

16 Aralık 2009 Çarşamba

GALYALILARIN DÖNÜŞÜ

Dostlarım size bu gün küçük bir hatırlatma yaparak başlamak istiyorum. Bildiğiniz gibi MÖ 50 li yılarda Galya tamamen Roma işgali altıdadır. Ama Yenilmez Galyalıların yaşadığı küçük bir köy işgalcilere hala kafa tutmaktadır. Asterix ve Obelix’in hikayesi işte bu Galya köyünde başlamaktadır. ve herkesin katıldığı bir şölenle de sona ermektedir. Burada küçük Galyalı Asterix ve onun iriyarı arkadaşı Obelix’in hikayesi de bütün dünya ulaşmıştır. Diyeceksiniz ki nereden çıktı bu hikaye. İşte öylesine …

Dün akşama gelince, Kürşad AKYÜREK ve Özcan DÖNMEZ ile onların silah arkadaşları, sanki bütün Roma’ya başkaldırarak çarpıştılar. İsyan ettiler ve kazandılar. Sanırım hikayeleri Londra Kamping Arenadan bütün halı saha dünyasına yayılacaktır.

Bu gün öyle uzun uzun yazma niyetim yok. Ama yinede bazı hususlara kendimce değinmem gerek olduğunu düşünüyorum. Öncelikle şahsım ve takım arkadaşlarım adına bilerek veya bilmeden yaptığımız hareketler için rakip takımdan özür diliyorum.

Gecenin yıldızı Kürşad kalesinde adeta devleşti. Tıpkı Lev Yaşin, Berlin panteri Turgay gibi kalesini gollere kapattı. Hal böyle olunca rakip takım oyuncularının homurdanmaları neredeyse E 5 ten duyulmaya başladı. Bir ara beraberliği sağlayarak umutlansalarda bu mutlulukları bir kelebeğin sevinci kadar sürmedi.

Cengiz kardeşimiz takım tertipleri üzerinde ufak çaplı bir operasyon yapsa da, sadece kendisini ve Airıza Üstadı yakmakla kaldı. Zaten Metin geçen haftaki yalancı koşularını bu hafta iyice pekiştirdi. Belki sizlerde dikkat etmişsinizdir, Metin her geçen hafta FB’li Alex’e daha çok benzemeye başladı.

Maçın başında her iki takım adına yapılan stratejik tartışmalar, Tamanduaların aleyhine gelişti ve zaten skor ve futbol olarak geride olan Karıncalar maçın sonuna kadar sahada her dediklerini yaptırdılar. Ama kaderden kaçılmayacağını bir kez daha anladılar. Bir diğer hususta bana rakip olan oyuncuların aşırı motivasyonlarının kendilerine zarar verdiğidir. Bu konuyu da “keskin sirke küpüne zarar verir” arkadaşlar deyip bağlayalım.

Bu maç için takım tertiplerini ve yıldızlamayı yapmayacağım. Her iki takım oyuncularının vasatın üstünde bir oyun çıkardığını düşünüyorum. Ancak biri hariç. Bu adam tabiki Kürşad AKYÜREK. Kendisini bir kez daha tebrik ediyorum.

Sevgisiz ve futbolsuz kalmayın.

Özcan DÖNMEZ

9 Aralık 2009 Çarşamba

KAZANMAK AMA PAYLAŞARAK


Futbol gerçek basit bir oyun mudur? Bu soruya iki türlü cevap verilebilir. Birincisi sadece uyutulmak istenen halkı uyuşturmak ve başka işlere kafa yormalarını engellemek için mi? Yoksa futbol mantığı olarak oyunun gerçek anlamda basit bir oyun olduğunu bilmek mi? Birinci husus bizim ilgi alanımızın dışında olduğu için bu alana girmeyeceğiz. Ama ikinci cevabı kendimizce biraz dilendireceğiz.

Futbolu basit bir oyun olarak mı algılamak gerekir, yoksa gerçekten üzerine saatler, günler ve hatta haftalar sürecek kadar konuşulan stratejik bir oyun olarak mı görmek gerekir. Bu konu sanırım hiç tartışma gündeminden düşmeyecek gibi görünüyor. Hepimizin bilinç altında Rıdvan’ın, Hakan’ın, Sergen’in veya diğerlerinin yerinde olma duygusu yatıyor olabilir. Haftanın maçlarını izler ve sonrada başlarlar geyik muhabbetine. Tabiri caizse herkese giydirir. Bu kadroyla mı oyuna başlanır, bu taktikle mi oynanır, bu oyuncular mı değiştirilir gibi, deha edasıyla eleştirilerde bulunurlar. Bazen daha da ileri giderek, kulüp yönetimlerine, futbol federasyonuna ve onun kurullarına da zaman zaman dokundurarak kendilerini gündemde tutmaya çalışırlar. Üstelik bu işler içinde üstüne para alırlar. “Bundan iyisi Şamda kayısı” tam onlar için söylenecek ata sözüdür. Birde hanımların spor ve hatta futbolun içinde olmalarıyla, bu geyik muhabbetleri çoğumuz için özendirici hale gelmeye başladı bile.

Evet arkadaşlar her zaman dile getirdiğim gibi futbol gerçekten basit bir oyun. Felsefemizi bir kez daha hatırlayalım. “Al Gülüm Ver Gülüm” Bu konuyu hem eskilere hem de aramıza yeni katılan arkadaşlara bir kere daha hatırlattıktan sonra birazda dün akşamı değerlendirelim.

Sekiz Aralık’ta Tamandualar sadece bir maç kazandılar. Muhtemelen daha çok maç kazanacaklar. Ama amacımız sadece “kazanmak” değil, “paylaşmak” denen kültürü benliklerimize işlemek. Bu konuyu da “Sevgi ve Bilgi Paylaştıkça Büyür” diyerek konuyu bağlayalım. Bir hatırlatmada benden. Türkiye futbolda İspanyayı eleyerek 1954 Dünya Futbol Şampiyonası'na katılmaya hak kazandı ve G.Koreyi 7-0 yenmişti.


Tamandualar:

Özcan *** Metin ** Şehzat *** Murat *** Adem *** Ergun *** Özgür***

Karıncalar:

Cengiz ** Alirıza Üstad ** İbrahim ** Deniz ** Erdinç *** Mücahit ** Alirıza**

Ben hep söylerim maçlar masa başında kazanılır diye. Bunu iki türlüde anlayabilirsiniz, tercih sizin. Cengiz kardeşim kadro oluşumunda inisiyatifi elinde tutarak işe başlamasına rağmen yine kaybetti. Çünkü amacı kazanmaktı. Ama Tamandualar her zamanki anlayışları sürdürerek paylaşmayı hedeflediler ve doğal olarak hem paylaştılar hemde kazandılar. Şehzat kadrolar belirlendikten sonra, "Özcan bey takıma birkaç tane genç alalım" diye feryat etsede bu girişiminden netice alamadı. Ama bence Cengiz'in tek hedefi vardı. Yaşar’ı Tamandualara takımına yamayarak netice elde etme çabası boşa çıkmış oldu. Aslında maç sonucunda bu durumu konuşma aralarında itiraf etti.
Teknik analiz yaparak sizleri çok sıkmak istemiyorum. Ama bazı konulara gelecek adına değinmeden geçemiyeceğim. Birincisi hemen hemen herkeste bir “Kondisyon” probleminin var olduğu. İkincisi “Al Gülüm Ver Gülüm” felsefesi çerçevesinde daha paylaşımcı olmaya çabalamak. Üçüncüsü de “Haddini Bilmek” Ancak bu üç hususu belli bir noktaya getirebilirsek bu işin tadını çıkarabiliriz.

Öncelikle yeni aramıza katılan arkadaşlara Bloğumuzun web adresini edinmelerini ve sitemizde tur atmalarını öneriyorum.

Ergun: Fiziği futbol oynamaya bir zamanlar müsait olmasına rağmen hala bir şeylerin var olduğunu herkese hissettirme gayreti içindeydi. Kondisyonunu arttırdığı takdirde aranılan oyuncu olmaya aday olabilir.
Mücahit: Gençliğinin verdiği enerji ile ben futbol oynadım edası ve çalımlarıyla sahada dolaştı.
Alirıza: Halbuki biz onun fiziğine bakınca pire misali, pır pır bir oyuncu olduğunu düşünmüştük. Ama hala o ümit içindeyiz.

Hepinize aramıza hoş geldiniz diyor ve tüm ekibe sağlıklı bir sezon diliyorum. Bu arada bizi izlemeye gelen Döne ÇALIK’a ayrıca teşekkür ediyoruz. Futbol seyircisiz olmuyor diyerek konuyu bağlıyorum.

Gecenin enlerini belirmek biraz zor oldu ama yinede affınıza ve hoş görünüze dayanarak;

Hayal kırıklığı : Cengiz
En çok koşanı : Mücahit
En yalancı koşanı : Metin
En isyankarı : Erdinç
En güzel gol : Özcan
En çok topla buluşan : Cengiz
En çok top ezen : Cengiz
En bitkini : Alirıza Üstad
İstikbali olanlar : Mücahit ve Ergun
Vasatın üstü : Murat ve Şehzat

Futbolsuz ve sevgisiz kalmayın.

Özcan DÖNMEZ